GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELERDE SİYASET

GSYİH, bir ülke içinde belli bir dönemde üretilen nihai mal ve hizmetlerin piyasa fiyatı ile değeri iken; GSMH, bir ülke vatandaşlarının belli bir dönemde ürettikleri nihai mal ve hizmetlerin piyasa fiyatı ile değeridir.

Kalkınma kavramı, büyümeden daha geniş anlamlı olup az gelişmiş bir toplumda iktisadi yapının dönüşmesinin/dönüştürülmesinin yanında sosyal, kültürel ve siyasal yapıların da değiştirilmesini ifade etmektedir

Gelişmekte olan ülkelerin koşullarını açıklamaya yönelik en yeni terim ise “yükselen ekonomiler” kavramı olup doğrudan küresel ekonomik düzendeki gelişmelerle ilişkilidir. Özellikle 1970’lerin ortalarında başlayan neo-liberal politikaların etkisi ile hızlanan küreselleşme sürecine eklemlenen, dünya ile bütünleşen ve dünya ekonomisinin büyümesine önemli katkıda bulunan ülkeler için kullanılmaktadır. Brezilya, Hindistan, Çin, Türkiye, Malezya, Endonezya ve Güney Afrika gibi ülkeler bu grupta yer almaktadır

1980’li yıllarda ise, ulusların gerçek zenginliğinin insan kaynakları olduğu anlayışına dayanan ve bu kaynağın geliştirilmesinin önemini vurgulayan insani kalkınma yaklaşımı popüler olmaya başlamıştır

Ülkelerin gelişmişlik düzeylerinin ölçülmesinde uluslararası karşılaştırmalarda yaygın olarak kullanılan ölçüt GSMH’dir

GSYİH: Bir ülke içinde belli bir dönemde üretilen nihai mal ve hizmetlerin piyasa fiyatı ile değeridir.

Büyüme yalnızca iktisadi bir kavram iken kalkınma daha geniş şekilde kültürel, siyasal yapıları da içermektedir.

Kalkınma terminolojisinde ve literatüründe çok gelişmiş şeklinde bir kavram bulunmamaktadır.

Japonya, uzun yıllardır dünyanın en büyük 20 ekonomisi arasındadır.

Satın alma gücü paritesi yaklaşımı iktisadi kalkınmanın ölçülmesi için kullanılan yöntemlerden biridir.

Gelişmekte olan ülkelerde yatırımların çok değil az olduğu gözlenir.

Gelişmekte olan ülkeler için en önemli olan iş­sizlik çeşitleri ise açık işsizliğin yanı sıra gizli işsizlik, yapısal işsizlik ve teknolojik işsizliktir.

Hızlı nüfus artışından kaynaklanan olumsuzluk ya da yetersizlikler gelişmekte olan ülkelerin demografik özelliklerini oluşturmaktadır. Hızlı nüfus artışı, yetersiz ve yanlış beslenme, yetersiz ve elverişsiz sağlık koşulları, sağlıksız kentleşme ve barın­ma problemleri gelişmekte olan ülkelere özgü tipik demografik göstergelerdir.

Büyük İtiş Teorisi Rosenstein-Rodan’a aittir.

Tarihsel Büyüme Aşamaları Teorisi, Walt Rostow’a aittir.