İLH2003
TARİH DÜŞÜNCESİ
9. Ünite
•
30 Soru
S
İbn Haldun’a göre şehirli yaşamın özellikleri hangileridir?
İbn Haldun’a göre şehirli yaşamın özellikleri: Bağımlılık ve sınırlanmışlık, Zayıf asabiyet, Rahat yaşama alışmışlık, kırılganlık, İş bölümü ve uzmanlık, Korkaklık, İyiliklere duyarsızlık.
S
İslam’da tarih düşüncesinin önemli isimleri arasında sayılması gereken ilk kişi kimdir?
Ebü’r-Reyhân Muhammed b. Ahmed el-Bîrûnîdir.
S
Birûnî’ye göre serbest araştırma ruhuna dayalı Grek ilminin başarılarına karşılık Hintli bilginleri taklitçi ve içine kapalı yaklaşımları yüzünden o kadar başarılı olamamalarını neye istinaden belirtmiştir?
Bîrûnî, onların manasız gururlarının hem Grek ilmiyle temas kurmalarını hem de İslâm vahyi ile tanışmalarını engellediğini belirtir. Bîrûnî’ye göre bu durum, Hindular arasında cehaletin yaygınlaşmasına ve ilmin verileriyle dinî inançların çatışmasına zemin hazırlamıştır. Nitekim Hint bilgini Brahmagupta, Brahmasiddhanta adlı eserinde ay ve güneş tutulmalarını Brahmanların mitolojilerine uygun tarzda yorumladığı için ilmî anlayışla bağdaşmayan bir duruma düşmüştür. Bîrûnî’ye göre Brahmagupta tutulmaların tabiî ve astronomik sebeplerini bilmiyor değildi, ancak dinî çevrelerin tepkisinden korkmuştu. Hâlbuki Varamihira adlı bir başka bilgin mitolojik açıklamaları reddetmiş ve ilmî haysiyete uygun bir tutum takınabilmişti.
S
İbn Haldun’un göçebeliler ve şehirliler arasındaki mücadeleye yönelik görüşleri nasıldır?
İbn Haldun göçebelerle şehirliler arasındaki bu mücadelenin dairesel ve sürekli olduğunu düşünür. Devletlerin ve mülklerinde tabii bir ömrü vardır. Bununsonucunda onlarda yıkılır. Devlet ve mülkün sağladığı nimetlerle lüks ve rahat dönemi ortaya çıkar. Refah sayesinde nüfus ve asabiyette bir artış görüldüğü gibi kölelerin sayısında, sanatlarda ve akli ilimlerde bir artış olur. Ancak bu durum zaman içerisinde zorunlu olarak devletin giderlerini arttırır. Konfora alışan insanlar yaşam seviyelerini düşürmeyi asla istemezler. Ancak devletin gelirleri sınırlıdır. Döngüsel süreçte devleti ve mülkü kuran asabiyet artık tartışmalı hale gelir. Olumsuzluklar ve şehirleşme ile insanların da tabiatları değiştiği için devlet yıkılma sürecine girer. Artık yeni bir asabiyetin ve mülkün gelme zamanıdır. Bu döngü sürekli devam eder.
S
İbn Haldun’un sahip olduğu eğitim geçmişi ve sahip olduğu nitelikler nasıl özetlenmektedir?
İbn Haldun 1 Ramazan 732de Tunusta doğdu. İlk bilgileri babasından aldı, daha sonra Kuranı ezberledi, kıraat ilmini öğrendi ve âlimlerden Arap dili ve edebiyatı konusunda dersler aldı. Ayrıca Sahîh-i Müslim, elMuvatta ile Kütüb-i Sittenin diğer kitaplarının bazı bölümlerini okuyup fıkıh tahsil etti. Abdülmüheyminden hadis ve siyer, Zevâvîden kıraat, Sattîden fıkıh, Âbilîden fıkıh usulü, kelâm, mantık, felsefe ve matematik dersleri aldı. Fahreddin er-Râzînin kelâm ilmindeki usulünü öğrendi.
S
İbn Haldun’a göre ümranın gelişmediği bir toplumda akli ilimler gelişim gösterebilir mi? Bunun nedenleri nelerdir?
İlimler insanın düşünen bir varlık olması sebebiyle meydana gelmektedir. İnsan düşünme gücü sayesinde yaşamını sürdürebilmenin ve geçimini sağlayabilmenin yollarını bulabilmekte, bu hususta diğer insanlarla yardımlaşıp hem cinsleriyle bir araya gelmektedir. Bu bağlamda İbn Haldun, ilimleri bir tür sanat olarak kabul eder. İlimlerin neşet edebilmesi, gelişip ilerleyebilmesi ise ancak ümranın büyümesi ile mümkündür. Çünkü ilimlerde aynen sanatlar gibi şehirlerde gerçekleşebilir. İnsanlar yaşamları için zorunlu ihtiyaçları tedarik edip fazladan bir gelir elde edebildiklerinde, kemal bakımından ihtiyaç olan sanat ve ilimlere yönelebilmektedir. İbn Haldun akli ilimlerin gelişimini şehirleşme ve ekonomik gelişmeyle ilgili bulur. Dolayısıyla ümranın gelişmediği bir toplumda akli ilimler gelişemez.
S
İslam ilim geleneğinde tarih düşüncesi bakımından en meşhur ve en etkili isim kimdir?
İslâm ilim geleneğinde tarih düşüncesi bakımından en meşhur ve en etkili isim hiç şüphesiz İbn Haldun’dur.
S
İbn Miskeveyh’e göre tarihi belgeler yorumlanırken hangi kriterlerin göz önüne alınmasında hangi nedenlerden dolayı fayda bulunmaktadır?
İbn Miskeveyhe göre tabiatta olduğu gibi tarihte de tesadüfe yer yoktur. Tarihteki olaylar belli sebep-sonuç ilişkileri içerisinde anlaşılıp açıklanabilir. Tarih milletlerin sebepler zincirine dayanan belgesidir. Bir belge yorumlanırken devrin ahlâk, iktisat ve toplum psikolojisiyle ilişkileri kurulmalıdır. Tarihî olaylar birbirinin benzeri olarak tekerrür eder; benzer sebepler benzer sonuçlar doğurur. Ancak bu görüş, İbn Miskeveyhin determinist bir tarih anlayışı sergilediği anlamına gelmez. Ona göre tarih, esas anlamını insan zihninden aldığı için insan zihninin gelişimine ve değişimine paralel biçimde değişken ve hareketlidir.
S
İbn Haldun’un tavırlar nazariyesi yani devletin geçirdiği döngüsel aşamalar şeması incelendiğinde hangi unsurlar dikkat çekmektedir?
İbn Haldun’un tavırlar nazariyesi irdelendiğinde: Kuruluş ve zafer aşaması Gücün şahsileşmesi dönemi İmar dönemi Sulh ve istikrar dönemi Çözülme ve yok oluş devresi unsurları dikkat çekmektedir.
S
İbn Haldun’un tarih anlayışı eleştirel bir gözle irdelendiğinde Aristocu anlayış ve evrimci çizgi bağlamında hangi hususlar dikkat çekmektedir?
İbn Haldun tarih anlayışını eleştirirken, ümran dediği ilimle yeni bir bakış açısı getirir. Yeni tarih anlayışı ve buna bağlı olarak ümran ilmi rivayet aktarımı olmaktan ziyade aklî, hikemi yani felsefi bir disiplin olarak kurulmaktadır. Aristocu anlayışla mukayeseli düşünüldüğünde, artık tarih ve toplum bir varlık alanı olarak ele alınmakta, aynen doğada olduğu gibi bu varlık alanında da sebeplilik ilkesinin işlediği, toplumun değişim doğasının bulunduğu ve bu değişim hallerinin bedevimedeni, asabiyet, mülk, ümran gibi teorik kavramlar etrafında açıklanabileceği iddiası sergilenmektedir. İbn Haldun’un yaklaşımında bu değişim, pozitivist tarih anlayışındaki gibi ilerlemeci bir evrimci çizgi izlemez. Aksine bu değişim dairesel bir döngü şeklinde gerçekleşir. Ayrıca onun yaklaşımı Tanrı’yı dışlayan katı bir kaderci anlayışından da uzaktır.
S
Birûnî’nin mukayeseli tarih çalışmaları imkânı bulmasında sahip olduğu hangi nitelik dikkat çekmektedir?
Birûnî farklı din ve kültürleri mukayeseli olarak incelemek için gerekli olan dilleri öğrenmiştir. Kendisi Hârizmce, Soğdca, Arapça, Farsça, Grekçe, İbranî’ce, Süryânîce ve Sanskritçe bilmektedir. Bunlardan Arapça, Farsça ve Sanskritçe ’ye birinden diğerine tercümeler yapacak kadar hâkimdi. Hindistan’la ilgili eserinde ise Sanskritçe ’den Arapça ’ya yaptığı çevirileri zikretmektedir. Sanskritçe ‘den Arapça ‘ya yaptığı çevirilerden günümüze ulaşan bir örnek Tercümetü Kitabi Batencel (Patanjalı) adlı eseridir. Birûnî farklı dilleri bilmesi sayesinde farklı kültürleri içeriden bir bakışla takip edebilmiştir. Bu ise mukayeseli tarih çalışmaları yapmasına imkân vermiştir.
S
İbn Haldun’un ihtiyaçlar şemasının öğeleri hangileridir?
Zaruri ihtiyaçlar, Hâcî ihtiyaçlar ve Kemâlî ihtiyaçlar.
S
Birûnî’nin tarih anlayışında etkili olan unsur hangisidir?
Birûnî’nin gözlem, deney ve ilmi objektifliğe verdiği önem onun tarih anlayışında etkili olmuştur. Tabiatı anlamak için kullandığı yöntemleri, yani gözlem, deney, tefekkür ve akıl yürütmeyi ve bunlardan edindiği aklî yetkinliği tarihi olayları ve tarihi anlamaya da uyguladığı görülmektedir.
S
İbn Haldun’un asabiyet hakkında görüşleri nasıl şekillenmektedir?
İbn Haldun’un insanları toplum halinde yaşayışlarını, devletlerin yükseliş ve düşüşlerini dolayısıyla da tarihin oluşumunda kullandığı açıklayıcı kavramlardan bir tanesi de asabiyettir. Asabiyet insanın kendi akrabalarına karşı duyduğu yakınlık ve bağlılıktır. İbn Haldun’a göre Yüce Allah bu dayanışma duygusu ve bağlılığı insanın fıtratına koymuştur. Göçebeler arasında tabii bir aidiyet ve bağlılık mevcuttur. Bu sayede dış tehditlere ve vahşi doğadaki yaşamın güçlüklerine karşı ayakta kalabilirler. Asabiyet ve nesep bağı olmayan insanlar göçebe halinde yaşayamazlar. Çünkü onları zorluklar karşısında direnmeye itecek herhangi tabii bir güç mevcut değildir.
S
İbn Haldun’un tavırlar nazariyesinde aşamalar durdurulabilir mi? Eğer durdurulabilirse bunun nedeni nedir?
İbn Haldun’a göre tavırlar nazariyesindeki aşamalar durdurulamaz. Çünkü insanın toplumsal varlığının Bundan dolayı tavırların farkında olmakla olmamak arasında önemli bir fark yoktur. Bazı şeylerin bilinmesi, belki bazı adımların daha geç veya daha erken atılmasına yardımcı olur, ancak sürecin tâbi olduğu kuralları değiştiremez. Eğitim ve benzeri başka tedbirlerle bu yavaşlatılabilir. Çünkü tarihî-toplumsal varlık alanının tâbi olduğu kurallar bu varlık alanının mahiyeti ve tabiatının zorunlu neticesidir. Diğer bir ifadeyle devleti oluşturan asabiyyet nesillerin değişmesi ve yaşam biçimlerinin değişmesiyle zayıflamaktadır. Bu duruda da ruhu giden bedenin canlılığını yitirmesi gibi devlet zikredilen tavırları zorunluca yaşar.
S
İbn Haldun’un taklitçi ve asalak tarihçiler olarak betimlediği gruplara yöneltilen eleştiriler hangileridir?
İbn Haldun’un yeni oluşturduğu tarih anlayışı taklitçi ve asalak tarihçiler diye betimlediği diğer bir grup tarihçiyi eleştirisinde de kendini gösterir. Bu tip tarihçiler olayların ve ahvalin sebeplerine dikkat etmeyip yeterince incelemede bulunmamaktadırlar. Bundan dolayı da saçma ve anlamsız rivayetleri terk etmemektedirler. Onlar, sebep-sonuç ilişkilerine dayalı teorik çerçeveleri olmadıkları için ve zamanın değiştirdiği toplumun hallerinden habersiz olup yeni nesillerin ve milletlerin değişen adet ve alışkanlıklarından habersiz kaldıkları için tarihi tahkiki yeterince iyi yapamamakta ve rivayetler arasında ayıklamaya az başvurmaktadırlar. Bütün bunların sonucu olarak ise bu tür tarihçilerin haberleri hata ve yanlış bilgilerle dolu olmaktadır.
S
Birûnî ile İbn Sina’nın düşünce yapısı karşılaştırıldığında hangisine ulaşmak mümkündür?
Birûnî ile İbn Sina’nın düşünce yapısı kıyaslandığında; Birûnî düşünce yapısını matematik, astronomi ve fizik ağırlıklı inşa ederken, İbn Sina metafizik ve psikoloji ağırlıklı oluşturmuştur. Birûnî matematik ve fizik ilimlere çok fazla önem vermiştir. Bu bakımdan bu husus oldukça dikkat çekicidir. Ayrıca ilmi metodolojiye verdiği önem de dikkatle kaydedilmelidir.
S
İslam düşünce geleneğinde tarih düşüncesinin önemli ikinci ismi kimdir?
İslâm düşünce geleneğinde tarih düşüncesinin önemli ikinci ismi İbn Miskeveyh’tir. Tarih, felsefe, matematik ve tıp alanlarında eser vermiştir. Ahlâk felsefesinde öncü olup kendisinden sonraki Müslüman ahlâkçıları etkilemiştir.
S
Birûnî’nin tarih düşüncesinin köşe taşı olarak belirtilen hususlar hangileridir?
Birûnî’nin tarih düşüncesinin köşe taşları özetlenecek olursa: Bîrûnî geleneksel rivayetçi tarih anlayışından farklılaşarak tarihi aklî bir birikim ve çerçeve içinde anlar. Tarihsel rivayetleri eleştirmeyi metodik olarak kullanır. Birikimin arka planı olarak İslâm kültüründen, Hint medeniyetinden, Yunan Felsefe geleneğinden ve bunların İslâm dünyasındaki temsilcisi olan Farabi’den istifade etmiştir. Yöntem olarak mukayeseli tarih anlayışını kullanır. Mukayese sürecinde gözlemlerine başvurur. Tarihsel olguların ve farklılıkların ortaya çıkış süreçlerinde sebep-sonuç ilişkilerini kurar.
S
İbn Haldun Meşşâi filozofların taksimini takip ederek felsefi ilimleri nasıl sınıflandırmıştır? Bu ilimleri özetleyiniz.
İbn Haldun, felsefi ilimleri dört ana kısma ayırır. Bunlar: Bunlardan ilki akıl yürütme ile bilinenlerden bilinmeyenleri çıkarırken zihni yanlış yapmaktan koruyan mantık ilmidir. Mantığın yararı şudur; araştırma yapan kişi hangi kavram ve sonuçların zorunlu veya arazî olduğunu bilerek araştırmasında yanlışı doğrudan kolayca ayırır. Sonuç olarak filozof araştırma ve düşüncelerini son sınırına kadar kullanarak olumlu veya olumsuz evrenin gerçekliğine ve mahiyetine ulaşır. İbn Haldun aklî ilimlerden ikinci olarak fizik bilimlerini zikreder. Fizik bilimler konu olarak, temel elementleri, bunlardan oluşan, maden, bitki, hayvan, gök cisimleri, doğal hareketleri ve kendiliğinden hareket eden hayat (nefis) sahibi varlıkları inceler. Düşünürümüz üçüncü olarak duyu ötesi manevî hususları inceleyen disiplini, ilm-i ilâhi, ilahiyat şeklinde isimlendirir. İbn Haldun’un burada vurguladığı şekliyle ilm-i ilâhi Aristo’nun ve nispeten de İslâm Meşşâî filozoflarının metafiziğinden farklılaşmaktadır. Aristo’nun sunduğu şekliyle metafizik yalnızca duyu ötesi, yani oluş ve bozuluşun olmadığı ay üstü varlıkları değil, aynı zamanda fizikte kullanılan kavram ve teorilerin de genel bir değerlendirmesi ve savunmasını içerir. Fizikte kullanılan kavram ve teorileri incelemesiyle, Aristo’nun da belirttiği gibi en genel anlamda varlığı inceleyen bir ilim dalı olur. İbn Haldun’un burada sunmuş olduğu yaklaşım daha ziyade İslâm Kelâmcılarının yaklaşımına denk düşmektedir Son olarak andığı ise nicelikleri kendisine konu edinen matematik ilimlerdir. İbn Haldun matematik ilimlerini; çizgi, yüzey ve geometrik cisim gibi sürekli nicelikleri ve bunların birbirleriyle olan ilişkilerini inceleyen geometri, sayılardan ibaret olan süreksiz nicelikleri değerlendiren aritmetik, ses ve nağmelerin birbirleriyle olan oranlarını sayısal olarak açıklayan musiki ve gök cisimlerinin sayısını ve hareketlerini araştıran astronomi olmak üzere dört kısma ayrıldığını belirtir. İbn Haldun temel yedi ilmin bunlar olduğunu belirtir. Sayılabilecek diğer ilimlerin ise bunları şubesi olduğunu belirtir. Tıp, fiziğin; hesap, feraiz ve alışveriş hesapları matematiğin; zîc ilmi yani astronomik tablolar ilmi ve astrolojinin de astronominin şubesi olduğunu belirtir.
S
İbn Miskeveyh’in hurafe ve aslı astarı olmayan rivayetleri aktaran tarihçilere yönelttiği eleştiriler nasıl şekillenmektedir?
Tarihçi hayal veya gerçek olmayan hadiselerle hakiki tarihî olayları karıştırma temayülüne karşı tedbir almalıdır. Bilgilerini toplarken eleştiri yöntemini bu amaçla titizce kullanmalıdır. İbn Miskeveyh hurafe ve aslı astarı olmayan rivayetleri aktaran tarihçileri ciddi bir şekilde eleştirir. Bu rivayetleri aktarmanın hiç kimseye bir faydası olmadığını ısrarla vurgular.
S
İbn Haldun’un tarih anlayışı incelendiğinde hangi hususlar dikkat çekmektedir?
İbn Haldun’un tarih anlayışının, “zahirî görünüşü itibariyle eski zamanlardan, devletlerden ve önceki çağlarda meydana gelen olaylardan haber vermekten daha fazla bir şey” olmadığını söylediği klasik tarih anlayışından farklılaştığını dikkatle vurgulamamız gerekmektedir. Onun gözünde tarih ilmi, sadece olayların kaydedilip aktarılmasından ve rivayet edilmesinden ibaret olmayıp, artık teorik ve kavramsal bir çalışmaya dönüşmüştür. Tarihin zahirinde görünen olay ve hallerin arkasındaki açıklayıcı derin sebeplerin tespit edilmesi bu ilmin en önemli vazifesi olmuştur.
S
İhtiyaçların karşılanma durumuna bağlı olarak oluşan yaşam şartlarının göçebelerde oluşturduğu temel özellikler hangileridir?
Göçebe yaşamın temel özellikleri: Özgürlük, Güçlü asabiyet, Doğal ve dayanaklı olmaları, İşlerini kendileri yapmaları, Cesaret, İyiliğe daha meyyal olmaları.
S
Tarih düşüncesi ile açıklanması hedeflenen durum hangisidir?
Tarih düşüncesi, tarihte olan olayları sebep-sonuç ilişkileri içerisinde aklî olarak açıklamayı hedefler. Tarihi hadiseleri tesadüfi olaylar akışı yerine rasyonel bir şekilde açıklamaya çalışır.
S
Birûnî’nin tarihsel haberleri ve bu çerçevede tekrar değerlendirmeleri hangi kriterler bağlamında gerçekleştirdiğini vurgulamak mümkündür?
Bîrûnî haberleri kendi dönemindeki akıl ve bilimin verileri çerçevesinde inceler. Bîrûnî İbn Haldun’u önceleyecek bir şekilde, evrende belirli yasaların bulunduğuna inanır. İnsan, Allah’ın evrene ve parçalarına koyduğu bu yasaları keşfetmek ve anlamak zorundadır. Evrene ve işleyen yasalara dair bilgimiz dönemin akıl ve bilim anlayışını oluşturmaktadır. Dolayısıyla bu kriterler bağlamında aktarılan tarihsel haberler ve bu çerçevede tekrar değerlendirmelere gereksinim duyulmaktadır.
S
İbn Haldun’a göre tarih anlayışı nasıl özetlenebilir?
İbn Haldun’a göre tarih ilmi, sadece olayların kaydedilip aktarılmasından ve rivayet edilmesinden ibaret olmayıp, artık teorik ve kavramsal bir çalışmadır. Tarihin zahirinde görünen olay ve hallerin arkasındaki açıklayıcı derin sebeplerin tespit edilmesi bu ilmin en önemli görevidir. Tarih sebeplilik ilkesi zemininde ümran ilminin sunduğu imkânlarla anlaşılmalıdır. Tarihçi zamanın değiştirdiği toplumun hallerine dikkat etmeli, yeni nesillerin ve milletlerin değişen adet ve alışkanlıklarını, ümranın hallerini, bedevî ve hadarî yaşam biçimlerini dikkate almalıdır. Asabiyye çerçevesinde gibi özgün kavramsallaştırmalarla tarih ve topluma titizlikle uygulanır.
S
İbn Haldun’un Mukaddime isimli eserinde, her şeyden önce ümran olarak isimlendirdiği yeni ilim ve perspektif hangi durumları konu edinmektedir?
Ümran ilmi, âlemin ümranından ibaret olan insan toplumunu ve ona tabiatı gereği arız olan halleri, bu hallerin zorunlu sonuçlarından ibaret olan tarihi ve tarihin hakikatini konu edinmektedir. Ümran ilminin amacı, insanları taklitten kurtarıp daha önce olmuş bitmiş olanla daha sonra olacak olanın anlaşılması konusunda bir bakış açısı kazandırmaktır. İbn Haldun, bu oluş ve bozuluş âleminde kalıcı olanı tespit ederek olup bitenin (kâinat) kendisine dayandığı esasları ortaya çıkarmak, böylece hem geçmişin hem de geleceğin anlaşılmasını mümkün kılacak bir ilim arayışı içindedir. Ümran akıl ve irade varlığı insanın bir üretimi ve eseridir. Ümranın ahvalinin değişmesiyle tarihî-toplumsal varlık da değişime uğrar. İbn Haldun’un burada gözlemlediği diğer bir önemli husus değişen ümranın aynı zamanda bu ümran içerisinde yaşayan insanların da tabiatlarını zamanla değiştirmesi olgusudur.
S
İbn Haldun’a göre rivayetçi ve ümran ilmine sahip tarihçilerin mukayesesi nasıldır?
İbn Haldun’a göre rivayetçi ilmine sahip tarihçiler: Rivayetleri tahkik etmeden aktarır. Tarihi olaylarda sebep sonuç ilişkisi kurmaz. Tarihi rivayet ilimleri içerisinde ele alır. Tarihi olayları tikel olarak ele alır, ilkeleri soruşturmaz. Buna karşın İbn Haldun’a göre ümran ilmine sahip tarihçiler: Rivayetleri umran ilmi zemininde tahkik eder. Tarihi olaylar arasında sebep sonuç ilişkisi kurar. Tarihi hikemî ilimler içerisinde değerlendirir. Tarihi olaylardaki genel ilkeleri tespit etmeye çalışır.
S
İbn Miskeveyh’in tarihçilik anlayışı nasıl şekillenmiştir?
İbn Miskeveyh’in tarihçilik anlayışı Tecâribül- ümemin muhtevasında görülebileceği gibi bu eserin kısa önsözünden de çıkarılabilir. İbn Miskeveyh’e göre tarih sadece rivayetleri nakletmek değildir. Aynı zamanda yorumdur. Akılcılık, tenkitçilik ve faydacılık prensiplerine bağlı kalınarak yapılan bir tarihçilikte amaç geçmiş olayları doğru tesbit etmek, bunları sebepleriyle açıklamak, nihayet bu olaylara dayanıp gelecek için var sayımlar üretmektir.
S
İbn Haldun’un ilmî kişiliğinin oluşmasında yetiştiği siyasî ve içtimaî ortam nasıl etkili olmuştur?
Yetiştiği siyasî ve içtimaî ortam İbn Haldunun ilmî kişiliğinin oluşması bakımından büyük önem taşır. Onun zamanında Tunusta Hafsîler, Fasta Merînîler, Tilimsânda Abdülvâdîler, Endülüste Nasrîler Mısırda Memlükler yönetimdeydi. Kuzey Afrika ve Endülüsteki devletler hem birbiriyle mücadele ediyor hem de kendi içlerinde sık sık taht kavgalarına girişiyorlardı. Merîni, Hafsî ve Abdülvâdî hanedanlarının yönetiminde bazen sultan ve emîrler kadar etkili olmuş, iktidarların el değiştirmesinde önemli roller oynamış, bu özelliğiyle hem desteğine ihtiyaç duyulan hem muhalefetinden korkulan bir kişi durumuna gelmiştir. Devletin en üst kademelerinde bulunma hırsı takibata uğramasına, sürgün ve hapsedilmesine sebep olmuştur. Sıkıntılı bazı dönemleri olmakla birlikte çoğunlukla saray ve konaklarda refah içinde itibarlı bir hayat sürmüştür. Diğer taraftan sık sık kabileler arasında gözlemlerde bulunarak bedevî kabile hayatını yakından tanımıştır. Ünlü Mukaddimesini, tarih düşüncesine dair görüşlerini ve umran ilmini böyle bir bilgi ve deney birikimiyle yazmıştır.