aofsorular.com
MLY402U

Maliye Politikasının Etkinliğine İlişkin Tartışmalar

2. Ünite 46 Soru
S

Maliye politikası en basit şekilde nasıl tanımlanır?

Maliye politikası basit bir şekilde “devletin genel harcama ve vergilendirme stratejisi” olarak tanımlanabilir.

S

Maliye politikasının makroekonomik amaçları nelerdir?

Makroekonomik amaçlar ülkelerin durumuna ve hükümetlerin tercihlerine bağlı olmakla birlikte genel olarak ekonomik istikrarın sağlanması ve ekonomik büyüme ve kalkınmanın hızlandırılması olarak ifade edilebilir.

Bu amaçlardan ekonomik istikrar iktisat politikasının temel amacı olup özellikle gelişmiş ülkelerde maliye politikası ile aynı anlama gelmektedir.

S

1929 Büyük Bunalımı öncesinde uygulanan klasik iktisadi düşünce hangi ekonomi ilkelerini savunmuştur?

1929 Büyük Bunalımı öncesinde klasik iktisadi düşünceye uygun olarak devletin ekonomiye müdahalesine karşı çıkılmış; devlet bütçesinin denkliği, kamu harcamalarının dolaylı vergilerle finanse edilmesi, borçlanmaya çok sınırlı koşullarda başvurulması gibi ilkeler geçerli olmuştur.

S

Maliye politikası alanındaki ilk sistematik çalışma hangisidir?

Maliye politikası alanındaki ilk sistematik çalışma İngiliz iktisatçı John Maynard Keynes’in yayımladığı “İstihdam, Faiz ve Paranın Genel Teorisi” adlı kitaptır. Böylece ekonominin mikro işleyişini inceleyen mikro iktisat alanının yanında ekonominin makro işleyişini inceleyen ve ekonomide dengeye ulaşmak amacıyla iradi müdahaleyi savunan makro ekonomi alanı ortaya çıkmış, bu alanın önemli bir aracı olarak maliye politikası ekonomi disiplini içinde özel bir yer edinmiştir.

S

Dar anlamda maliye politikası nedir?

Dar anlamda maliye politikası, Keynes’in görüşleri çerçevesinde şekillendirilen ve devletin bütçe yolu ile yaptığı harcama artışının (özellikle de yatırım harcamasının) millî gelir ve istihdamı artırıcı etkisidir.

S

Geniş anlamda maliye politikası nedir?

Geniş anlamda maliye politikası, devletin tüm harcama ve vergi araçları ile kamu girişimlerini kullanarak gerçekleştirdiği ekonomik faaliyetlerdir.

S

1950’li ve 1960’lı yıllarda ortaya çıkan neoklasik sentez nedir?

1950’li ve 1960’lı yıllarda Paul Samuelson, John Hicks, Alvin Hansen gibi iktisatçıların ortaya koydukları neoklasik senteze uygun olarak geliştirilen modeller kullanılarak maliye politikalarının para politikaları ile birlikte uygulanması söz konusu olmuştur. Bu dönemde para politikaları maliye politikalarının bir destekleyicisi olarak görülmüştür.

S

Keynesyen talep yönlü politika uygulamaları ne zaman önemini kaybetmiştir?

1970’li yıllarda görülen petrol fiyatlarının artışından kaynaklanan arz yönlü enflasyonun yol açtığı durgunlukla enflasyonun bir arada görülmesi olarak tanımlanan stagflasyon olgusu ile birlikte Keynesyen talep yönlü politika uygulamaları ve de maliye politikası önemini kaybetmiştir.

S

Neoliberal yaklaşım nedir ve hangi yıllarda önem kazanmıştır?

1980’li yıllardan sonra görülen yüksek kamu açıkları ve borçları ve de bunların enflasyon ve ödemeler dengesine etkileri maliye politikası bağlamında önemli tartışmalar yaratmış ve sonuçta bütçe denkliğine önem veren maliye politikaları istenmiştir. Bu dönemde maliye politikalarına daha az başvurulmasına yol açan bir başka faktör ise neoliberal anlayışın yaygınlaşmasıdır.

Neoliberal yaklaşımda devletin ekonomideki rolünün ve payının azaltılması gerektiği savunulmuş, finansal piyasaların serbestleştirilmesine (deregülasyonuna) yönelik politikalar uygulamaya konulmuştur.

S

Günümüzde ekonomik dengesizlik ve istikrarsızlıklarla mücadelede kullanılan iktisat politikaları nelerdir?

Günümüzde ekonomik dengesizlik ve istikrarsızlıklarla mücadelede asıl politika halen para politikası iken maliye politikası para politikasını destekleyici bir politika olarak kullanılmaktadır.

S

Maliye politikasının etkinliği ne demektir?

Maliye politikasının etkinliği, maliye politikası uygulamalarının ekonomik faaliyetleri etkileme derecesidir.

S

Başlıca ekonomik yaklaşımlar hangileridir?

Başlıca ekonomik yaklaşımlar;

  • Klasik Yaklaşım
  • Keynesyen Yaklaşım
  • Monetarist Yaklaşım
  • Yeni Klasik Yaklaşım
  • Arz Yanlı Yaklaşım
  • Yeni Keynesyen Yaklaşım
  • Post-Keynesyen Yaklaşım
S

Klasik yaklaşımı temsil eden en önemli çalışma hangisidir?

Sanayi Devriminin bir sonucu olarak ortaya çıkan klasik yaklaşımı temsil eden en önemli çalışma Adam Smith tarafından 1776 yılında yayımlanan “Ulusların Zenginliği” adlı kitaptır.

S

Adam Smith, Ulusların Zenginliği kitabında bir ulusun refahının artması için hangi faktörlerin öneminden bahsetmiştir?

Smith Ulusların Zenginliği kitabında, bir ulusun refahının artması için birkaç faktörün önemli olduğunu belirtir. Bunlardan ilki, uzmanlaşmayı sağlamak için iş bölümünün gerçekleştirilmesi gibi işin örgütlenmesindeki değişikliklerdir.

Bir başka faktör yeni makinaların icadı gibi teknolojik ilerlemelerdir.

Son faktör ise fabrika ve makina yatırımları için sermaye birikimidir.

Klasik iktisatçılar kısmen de ürün satışından elde edilen fonların fabrikada çalışan işçiler ile fabrika sahipleri arasında nasıl dağıtılacağı sorununu kuramsallaştırmaya çaba göstermişlerdir.

S

İş bölümü nedir?

İş bölümü, bir sürecin daha küçük görevlere ayrılarak her bir işçiye yalnızca bir veya birkaç tür görev verilmesini öngören üretim anlayışıdır.

S

Uzmanlaşma nedir?

Uzmanlaşma, üretimde her bir işçinin yalnızca tek bir tür görevi yaptığı örgütlenme sistemidir.

S

Adam Smith’in “görünmez el” kavramı neyi ifade eder?

Adam Smith piyasa sisteminin bireylerin çıkarcı eylemlerini koordine edeceğini böylece bireylerin toplumun çıkarına hizmet etmiş olacaklarını savunmuş ve bu görüş “görünmez el” kavramı olarak tanımlanmıştır.

S

Say kanunu nedir?

Say kanunu, her arzın kendi talebini yarattığına olan klasik iktisat inancıdır. Fransız iktisatçı Jean-Baptise Say’a ithafen Say Kanunu olarak adlandırılmıştır.

S

Klasik düşüncede faydacılık felsefesi nedir?

Klasik düşüncede Jeremy Bentham’ın faydacılık felsefesi benimsenmiştir. Bir toplumun faydasının o toplumda yaşayan bireylerin faydalarının toplamından oluştuğu ve faydanın ölçülebileceğini savunan Bentham’a göre bir ulusun mutluluğunun ve zenginliğinin artırılabilmesi için gereken şey devletin ekonomide hiçbir şey yapmaması ve hiçbir girişimde bulunmamasıdır.

Bentham devlet faaliyetlerini gereksiz gördüğü gibi aynı zamanda zararlı olarak nitelendirmiştir. Ona göre devletin her faaliyeti bireylere bir sınırlama uygulanması demektir ve her sınırlama da acı verir. Bentham daha sonradan sosyal açıdan devletin ekonomiye müdahale etmesi gereken durumların söz konusu olabileceğini kabul etmiştir.

S

Emek-değer teorisini geliştiren klasik iktisatçı kimdir?

Klasik yaklaşımın önemli düşünürlerinden olan David Ricardo bölüşüm konusunda çalışan ve emek değer teorisini ilk kez geliştiren iktisatçıdır.

Ricardo kamu kesimi ekonomisinin varlığını “zorunlu kötülük” olarak adlandırmış ve bu nedenle de devlet faaliyetlerinin en düşük düzeyde tutulmasının gerekliliği üzerinde durmuştur. Ricardo’nun bu görüşünün gerekçesi vergilerin sermaye birikimi üzerinde olumsuz etki yaratacağı inancıdır.

S

Nüfus ve durgunluk konusunda ilk çalışmaları yapan klasik iktisatçı kimdir?

Thomas Malthus, nüfus ve durgunluk konusunda ilk çalışmaları yapan klasik iktisatçıdır. Malthus ayrıca yetersiz toplam talebin sorunlar yarattığını ortaya koyan ilk iktisatçı olarak bilinmektedir.

Malthus’un en bilinen görüşü ise hızlı nüfus artışı sonucunda gıda malları arzının yetersiz kalacağı ve bu durumun fiyatları artırmasıyla sonunda açlık ve yoksulluğun ortaya çıkacağı öngörüsüdür. Thomas Malt§hus’un bu öngörüsü iktisadın “kasvetli bilim” olarak nitelendirilmesine yol açan nedenlerden biridir.

S

Klasik yaklaşımda, devletin piyasaya müdahalesi neden gereksiz görülmüştür?

Klasik yaklaşımda piyasalarda tam rekabetin geçerli olduğu kabul edilir. Ayrıca Say kanunuyla bağlantılı olarak ücret, faiz ve fiyatların esnekliği ve miktar kuramının geçerliliği gibi varsayımlar söz konusudur. Öyle ki esnek ücretler, emek arz ve talebini eşitleyerek emek piyasasını, esnek faiz oranları tasarruf arzı ile yatırım talebini eşitleyerek sermaye piyasalarını, esnek fiyatlar ise toplam arz ve toplam talebi eşitleyerek mal piyasasını kendi kendine dengeye ulaştıracaktır.

Bu varsayımlardan hareketle klasikler ekonomideki aksaklık ve sorunların geçici olduğunu, bunları ortadan kaldıracak güçlerin piyasa sistemi içinde var olduğunu ve bu nedenle ekonomiye devletin müdahale etmesini gerektirecek bir nedenin bulunmadığını ileri sürerler. Onlara göre tüm bu varsayımlar geçerli olduğunda ekonomi kendi kendine ve devamlı bir şekilde dengeye ulaşacak, üretilen mallar satılacak ve genel fiyat düzeyi istikrarını koruyacaktır. Bu sebepten devletin ekonomiye müdahalesi gereksiz olacağı gibi ekonominin kendiliğinden işleyişine de zarar verecektir. Klasiklere göre devlet temel hizmetleri sunmanın ötesinde ekonomiye müdahale etmemelidir.

S

Klasik yaklaşıma göre tarafsız maliye anlayışı nedir?

Tarafsız maliye anlayışı, kamu harcama ve vergileme politikalarının ekonomik aktörlerinin kararlarını etkilememesi ya da en az düzeyde etkilemesidir.

S

Klasik yaklaşım taraftarlarının devletin borçlanması konusundaki düşünceleri nelerdir?

Klasik yaklaşım taraftarları devletin borçlanmasına sıcak bakmamışlardır. Klasikler denk bütçe ilkesi gereğince zaten devletin gelir ve giderlerinin birbirine denk olması gerektiğini savunmanın yanında, devlet kamu kamu harcamalarını borçlanma ile finanse ederse bu durumda ödenecek faiz ve anapara ödemelerinin gelecek dönemlerde kamu harcamalarını daha fazla artıracağını ileri sürerler.

Onlara göre bu durumda bütçe açıkları daha da artacak ve bunun sonucunda nispi fiyat sistemi bozularak ekonomik dengesizlikler ortaya çıkacaktır.

Klasik iktisatta devlet borçlarına sıcak bakılmamasının başka bir nedeni ise devlet borçlarının kuşaklar arası kaynak dağılımını bozacağını düşünmeleridir. Bu düşünceye göre devlet borçlandığında gelecek kuşakların birikimlerinin bir kısmı şimdiki kuşağın tüketimi için kullanılmış olacağından gelecek kuşakların üretim ve tüketim kapasitesinin daraltılması söz konusu olacaktır.

Öte yandan klasik yaklaşımda devletin zorunlu hallerde ve uzun dönemli yatırımlar için borçlanması kabul edilebilir bir durumdur. Onlar devletin özellikle uzun dönemli yatırımlar için borçlanması durumunda kuşaklar arası kaynak dağılımının bozulmayacağına inanırlar.

S

Klasik dikotomi (ikilik) yaklaşımı nedir?

Klasik dikotomi (ikilik) yaklaşımı, ekonomide parasal sektör ve reel sektör ayrımıdır. Klasik iktisatçılar ekonominin işleyişini nispi fiyat mekanizmasına (malın malla değişim oranına) dayandırmışlardır. Onlara göre paranın iki temel işlevi vardır: Değişim aracı olması ve değer biriktirme aracı olması.

Yine klasiklere göre para ve zenginlik tamamıyla farklı kavramlardır. Toplumsal zenginlik daha fazla üretim veya daha fazla mal stoku anlamına gelirken para sadece bir değişim aracıdır. Para sadece malları satın almada kullanılan bir araç olarak talep edilir. Bu nedenle de gerçek ekonomik olayların üzerini örten bir örtüdür. Dolayısıyla klasik düşünce bir ülkedeki parasal sorunların üretim düzeyini değil, yalnızca fiyat düzeyini etkilediğini varsayma eğilimde olmuştur.

S

Klasik yaklaşım ile neoklasik yaklaşım arasındaki fark nedir?

Klasik yaklaşımın bir uzantısıdır. Neoklasik yaklaşım, klasik yaklaşımdan farklı olarak iktisadı matematiksel yöntemlerle geliştirmiş, marjinal analizin kullanılmasını sağlamış, denge kavramını iktisadi analizin merkezine yerleştirmiştir. Öte yandan neoklasikler klasiklerin tam rekabet, tam istihdam ve görünmez el gibi kavramlarını kabul etmişlerdir.

Klasikler ile neoklasikler arasındaki en temel fark klasiklerin zamana bağlı ekonomik olayları incelemesine karşın neoklasiklerin tek bir ânı incelemesi ve ekonomiyi durağan bir şekilde analiz etmeleridir. Klasikler ile neoklasikler arasındaki bir başka fark ise klasiklerin tersine neoklasiklerin piyasa mekanizmasının iyi işlemediği durumlar olduğunu kabul etmeleridir. Neoklasikler bu iyi işlememe durumunu piyasa başarısızlığı olarak kavramsallaştırmışlardır.

S

Neoklasiklere göre piyasaları başarısızlığa uğratan unsurlar nelerdir?

Neoklasiklere göre piyasaları başarısızlığa uğratan unsurlar;

  • Tam rekabetin gerçekleştirilememesi,
  • Kamusal malların üretilmesinin gerekliliği,
  • Dışsallıkların varlığı,
  • Marjinal maliyetin sıfır olduğu üretim faaliyetlerinin (doğal tekellerin) varlığıdır.
S

Keynesyen yaklaşım nedir?

Keynesyen yaklaşım, John Maynard Keynes’in Genel Teori adlı eseri çerçevesinde oluşan iktisat teorisi ve politikasına verilen addır.

Bu yaklaşımın oluşumunda 1929 Büyük Bunalımı etkili olmuştur. 1929 Büyük Bunalımı gelişmiş ülkelerde yüksek bir işsizliğe neden olmuş ve bunun sonucunda önemli sosyal sorunlar ortaya çıkarmıştır. O döneme kadar klasikler tarafından savunulan piyasa mekanizmasının kendiliğinden dengeyi sağlayacağı, oluşacak herhangi bir dengesizliğin bile piyasa süreci tarafından giderileceği görüşü yaşanan bu ekonomik krizle yıkılmıştır.

S

Yatırımın marjinal etkinliği nedir?

Yatırımın marjinal etkinliği, firmaların her dönem her alternatif faiz oranında ne kadar net yatırım yapmak istediklerini gösteren orandır.

S

Keynes klasik yaklaşımın hangi açıklamalarına karşı çıkmıştır?

Keynes, klasik yaklaşımın arz temelli açıklamalarına karşı çıkmış, ekonominin durgunluktan çıkışı için talep yönlü ekonomi politikalarını önererek ekonomiye devlet müdahalesini gerekli görmüştür. Ona göre bu müdahale genişletici maliye ve para politikaları kullanılarak yapılmalıdır.

Genel Teori’nin özünü oluşturan kavram efektif talep kavramıdır. Keynes, Say Kanununu reddederek efektif talebin üretim düzeyini belirlediğini, diğer bir ifadeyle arzın talebi değil talebin kendi arzını yarattığını öne sürmüştür.

S

Keynesyen yaklaşımın ekonomik krizlerle baş edebilmek için önerdiği başlıca çözümler nelerdir?

Ekonomide eksik istihdamdan tam istihdama varabilmek için efektif talebi artırmak gereklidir.

Bu amaca yönelik olarak devlet açık bütçe politikası uygulamalıdır. Yani devlet kamu harcamalarını artırıp vergileri azaltarak ekonomide fazladan talep oluşturmalıdır. Böylece âtıl haldeki üretim faktörleri tam istihdam dengesine varıncaya kadar üretimde olacak ve sonuçta üretim düzeyi ve dolayısıyla millî gelir denge düzeyi fiyat düzeyinde artışa yol açmadan artacaktır.

Tam istihdam düzeyine varıldıktan sonra gerçekleşecek talep artışı ise üretimde bir artışa neden olmayacak, yalnızca fiyatlar genel düzeyini (talep enflasyonu biçimde) artıracaktır.

S

Phillips eğrisi nedir?

William Phillips’in geliştirdiği, işsizlik ile enflasyon arasında ters yönlü ve istikrarlı bir ekonomik ilişkinin varlığını gösteren eğridir.

S

Monetarist yaklaşımın savunduğu düşünce nedir?

En önemli temsilcisi Amerikalı iktisatçı Milton Friedman olan monetarist yaklaşım, Keynesyenlerin savunduğunun aksine tam istihdamı artırmaya ve enflasyonu dizginlemeye yönelik maliye ve para politikalarının etkinliğine inanmamaktadır.

Monetarist iktisatçılar bir ekonomide istikrarsızlığın ana nedeninin para arzındaki düzensiz dalgalanmalar olduğunu ileri sürmüştür. Onlara göre para arzı kısa dönemde daha yüksek reel gelire yol açabilir ancak bu durum uzun dönemde yalnızca enflasyonu artıracaktır. Para arzı artışı para otoriteleri tarafından düşürülürse bu defa da durgunluk ortaya çıkabilir. Dolayısıyla bu yaklaşımda ekonomideki ekonomik dalgalanmaların esas nedeni yanlış para politikası uygulamaları olarak görülmektedir.

Sonuç olarak monetarist yaklaşım hem para hem de maliye politikalarının karşısındadır. Onlar bu politikaların ekonomide istikrarı sağlamak bir yana, tam tersine istikrarı bozucu etkilere sahip olduğunu ve bu nedenle devletin ekonomiye müdahale etmemesi gerektiğini ileri sürmüşlerdir. Bu çerçevede kamu kesiminin küçültülmesini de önermişlerdir.

S

Dışlama etkisi nedir?

Dışlama etkisi, genişletici maliye politikası uygulaması sonucunda faiz oranının artmasına bağlı olarak özel yatırım harcamalarının azalmasını ifade eder.

S

Doğal işsizlik oranı nedir?

Monetarist yaklaşımın önemli kavramlarından biri de Friedman tarafından ortaya atılan “doğal işsizlik oranı” kavramıdır. Doğal işsizlik oranı bir ekonomide sabit fiyatlarla uyumlu en düşük işsizlik oranı olarak tanımlanmaktadır.

Monetaristlere göre işsizliği bu doğal oranının altına düşürmeye çalışmak enflasyonla sonuçlanacaktır.

S

Yeni klasik yaklaşımın savunduğu düşünce nedir?

Yeni klasik yaklaşım 1970’li yıllarda geliştirilmiş, en önemli temsilcileri Robert Lucas, Neil Wallace, Thomas Sargent ve Richard Barro olan ekonomik yaklaşıma denilmektedir.

Aşırı monetarizm veya ikinci tür monetarizm olarak da adlandırılan yeni klasik yaklaşım ekonomideki ajanların (hane halkları ve firmalar) rasyonel olduğunu ve bu ajanların kendi ekonomik refahlarını yükseltmek amacıyla gereken ayarlamaları yapabileceğini ileri sürer. Onlara göre böylece eksik istihdamı etkileyici istikrar politikasının kullanılmasına gerek kalmamaktadır.

S

Rasyonel beklentiler teorisi nedir?

Rasyonel beklentiler teorisi 1970’li yıllarda Lucas ve diğer yeni klasikler tarafından geliştirilmiştir. Rasyonel beklentiler teorisine göre ekonomik ajanların bugünkü davranışlarını belirleyen ana unsur onların geleceğe ilişkin beklentileridir.

Ekonomik ajanlar bu beklentilerinde rasyonel oldukları için üretici veya tüketici olarak bütün ekonomik aktörler piyasa göstergelerinin tamamını yakından takip ederler ve sahip oldukları bütün veriden yararlanarak gelecek ile ilgili beklentilerini şekillendirirler.

Dolayısıyla ekonomik aktörler beklentilerinde sürekli ve sistematik hatalar yapmazlar. Onlara göre ekonomik ajanlar hatalar yapsalar bile bu hatalar rastlantısal olacak ve ekonomik ajanlar gerekli enformasyona sahip oldukları sürece tekrarlanmayacaktır. Bu rastlantısal hatalar önceden tahmin edilemeyeceği için de ekonomik istikrar için aktif makro politikalara başvurmaya gerek olmaz.

S

Piyasa temizlenmesi veya denge fiyatları varsayımı nedir?

Yeni klasik yaklaşımın ikinci varsayımı piyasa temizlenmesi veya denge fiyatları varsayımıdır. Onlara göre piyasalarda rekabet tam, ücret ve fiyatlar esnek olduğundan ekonomide her zaman bir denge oluşacaktır. Piyasalarda dengenin oluşması ise piyasaların temizlendiği anlamına gelmektedir. Bu varsayımda ekonomideki mal ve faktör fiyatlarının esneklik süreci ile fiyat ve ücret esnekliğinin eş zamanlı gerçekleştiği ve monetarist yaklaşımda olduğu gibi ekonominin doğal işsizlik oranında dengede olacağı kabul edilmektedir.

S

Reel konjonktür teorisi nedir?

Yeni klasik iktisatçılar tarafından ileri sürülen ve istihdam düzeyindeki değişikliklerin teknoloji kapasitesindeki veya bireylerin işle ilgili tercihlerindeki değişikliklerden kaynaklandığını öne süren teoridir.

S

Arz yanlı yaklaşım nedir?

Arz yanlı yaklaşım 1980’li yıllarda gündeme gelen ancak teorik bir altyapıya sahip olmayan bir yaklaşımdır. Önde gelen temsilcileri Arthur Laffer ve Robert Mundell olan arz yanlı yaklaşım Keynesyen yaklaşımın tersine ekonominin arz yanına vurgu yapmakta ve ekonomide üretimin vergi oranlarında indirim yapılarak teşvik edilmesi gerektiğini savunmaktadır.

Arz yanlı yaklaşımı savunanlara göre vergi oranlarında yapılacak indirimler daha fazla çalışmayı, tasarrufu ve yatırımı teşvik edecek ve böylece daha dinamik bir ekonomi ortaya çıkacaktır.

Klasik yaklaşıma benzer şekilde devletin ekonomiye müdahalesine karşı çıkan arz yanlı yaklaşım vergi gelirlerinin azaltılmasının yanında kamu harcamalarının azaltılması, bütçe denkliğinin sağlanması, kamu kesiminin küçültülmesi, kamusal girişimlerin özelleştirilmesi, ekonomide rekabetçiliğin sağlanması, piyasaya girişlerin kolaylaştırılması gibi bir dizi ekonomik politikayı savunmaktadır.

S

Laffer eğrisi nedir?

Arthur Laffer’in ortaya koyduğu ve sonradan Laffer eğrisi adını alan analize göre, vergi oranları ile vergi hasılatı arasındaki ilişki şu şekilde ifade edilmiştir:

Vergi oranı sıfırdan belirli bir değere kadar (diyelim ki %25) artırıldığında devletin vergi hasılatı da artış gösterecektir. Ancak belirli bir değerden sonra vergi oranı artırılırsa bireylerin çalışma güdüsü, tasarruflar ve yatırımlar azalacak ve bu durum ekonomide gelir yaratmayacağından vergi hasılatı da azalmaya başlayacaktır. Dolayısıyla vergi oranlarının düşük düzeyde tutulması ekonomik büyümeyi teşvik edeceği gibi devletin daha fazla vergi hasılatı elde etmesine de olanak sağlayacaktır.

S

Yeni keynesyen yaklaşımın savunduğu ekonomik model nedir?

Yeni Keynesyen yaklaşım mikro düzeyde firmaların kârlarını, tüketicilerin de refahlarını maksimum yapma davranışlarının ekonomide nasıl istenmeyen sonuçlar yarattığını ortaya koymaya çalışmaktadır. Bu yaklaşım neoklasik mikro iktisadi temellere sahip olan ve Keynesyen yaklaşımla tek bağlantısı politikaların sonuçları olan bir yaklaşımdır.

Yeni Keynesyenler ekonomik modellerini ücret ve fiyatların yapışkan olduğu varsayımına dayandırmakta ve bunun nedenlerini araştırmaktadır. Yeni Keynesyen yaklaşıma göre ücret yapışkanlığına neden olan faktörler; örtük ücret sözleşmeleri modeli, etkin ücretler modeli ve içeridekiler - dışarıdakiler modeli ile açıklanmaktadır.

S

Örtük ücret sözleşmeleri modeli nedir?

Örtük ücret sözleşmeleri modelinde ücretler işçi ve işverenler arasında yazılı bir anlaşma olmadan uzun dönemi kapsayacak şekilde ve örtük olarak belirlenmektedir. Bu durumda konjonktürün daralma dönemlerinde ücretlerde azalış olmayacağı gibi konjonktürün yükseliş dönemlerinde de ücret artışı gerçekleşmeyecektir.

S

Etkin ücretler modeli nedir?

Etkin ücretler modeli, reel ücret ile verimlilik arasındaki ilişkiyi ortaya koymaktadır. Etkin ücretler modelinde işçilerin aldığı ücretler işçilerin nitelikleriyle doğrudan ilişkili olarak belirlenir. Dolayısıyla işgücü arzının çokluğu hâlinde ücretlerde azalış gerçekleştirmeye gerek yoktur.

S

İçeridekiler-dışarıdakiler modeli nedir?

İçeridekiler-dışarıdakiler modelinde bir ekonomik kriz gerçekleştiğinde bazı işçiler işten çıkarılarak dışarıdakilerden olmak durumunda kalabilir. Ekonomik canlanma başladığında ise o dönemde içeride olan işçiler ücretlerinin artması hâlinde daha fazla çalışacaklarını belirterek dışarıdakiler durumunda olan işçilerin işe alınmasını önlemeye çalışacaklardır.

S

Post-Keynesyen Yaklaşım nedir?

Post-Keynesyen yaklaşım mikro temellerin optimize edilme gereksinimine ve uzun dönemli arz yanlı denge kavramına karşı çıkmakta, kapitalist bir ekonomide finansal istikrarsızlıkların olabileceğini dikkate almakta ve gönülsüz işsizliği piyasa ekonomilerinin açıklanması gereken bir özelliği olarak nitelendirmektedir. Post-Keynesyenler efektif talebin hem kısa hem de uzun dönemde önemli olduğunu vurgulamakta ve bu yüzden efektif talebin yönetilmesinde maliye politikalarının etkinliğinden şüphe duymamaktadırlar.