aofsorular.com
MLY402U

Maliye Politikasının Ekonomik Temelleri

3. Ünite 20 Soru
S

İnsanların ihtiyaç duyduğu her türlü mal ve hizmet temel olarak hangi üretim faktörlerinin bir araya getirilmesiyle üretilmektedir?

İnsanların ihtiyaç duyduğu her türlü mal ve hizmet temel olarak üç üretim faktörünün bir araya getirilmesiyle üretilmektedir; doğal kaynaklar, emek ve sermaye.

S

Doğal kaynaklar nedir?

Doğal kaynaklar: Doğa tarafından sağlanmaktadır. Bazı örnekler verimli topraklar, maden yatakları, petrol ve gaz yatakları ve sudur.

S

Emek nedir?

Emek: İnsanların mal ve hizmet üretmek için kullandıkları fiziksel ve zihinsel çabadır.

S

Sermaye nedir?

Sermaye: Bir fabrika ve makineleri, patentler gibi fikri mülkiyet veya bir işletmenin veya bireyin finansal varlıkları gibi sahibine değer veya fayda sağlayan herhangi bir şeyi tanımlayabilen geniş bir terimdir.

S

Marjinal değişim nedir?

Marjinal değişim: Değerdeki küçük, bir birimlik değişime marjinal değişim denir.

S

Denk bütçe çarpan kuramı nedir?

Denk bütçe çarpan kuramı: Kamu harcamaları ve vergiler aynı miktarda artırıldığında GSYH artışının, kamu harcamaları artışına eşit olması durumudur.

S

Para politikası nedir?

Para politikası: Bir ekonomide para otoriteleri tarafından para arzı ve faiz oranında gerçekleştirilen ayarlamalardır.

S

IS-LM modelini kısaca açıklayınız.

Mal ve finans piyasalarını bir arada değerlendirmek amacıyla IS-LM modeli geliştirilmiştir. IS-LM modeli, 1937 yılında John Hicks tarafından geliştirilmiş, 1950’li yıllarda da Alvin Hansen tarafından popüler hâle getirilmiştir. Bu nedenle Hicks-Hansen modeli olarak da adlandırılmaktadır. Model, kapalı bir ekonominin reel yönü ile parasal yönünü birlikte ele almakta ve ekonominin genel dengesinin, mal ve para piyasalarının aynı anda (eşanlı) dengeye gelmesiyle sağlanacağını göstermektedir. Modelde (IS), yatırımların (Investment) tasarruflara (Savings) eşit olduğu mal piyasası denge şartının ifade ederken (LM), likit para talebinin (Liquidity preference) para arzına (Money supply) eşit olduğu finans piyasası denge şartını göstermektedir.

S

Ödemeler dengesi nedir?

Ödemeler dengesi: Bir ülkenin uluslararası işlemlerini yansıtır. Bir ülkenin vatandaşları ile dünyanın geri kalanları arasındaki tüm ekonomik işlemlerin sistematik kaydıdır.

S

Devalüasyon nedir?

Devalüasyon: Sabit döviz kuru sisteminde ülke parasının yabancı paralar karşısında değişim değerinin idari bir kararla düşürülmesidir.

S

Toplam talep eğrisini açıklayınız.

Toplam talep eğrisi, bir ekonomide mal ve para piyasalarının eşanlı olarak dengede olduğu fiyat düzeyi ve çıktı miktarı bileşimlerini göstermektedir. IS-LM modelinden türetilen toplam talep eğrisi negatif eğimlidir. Toplam talep eğrisinin negatif eğimli olmasının üç nedeni olduğu ileri sürülmektedir. Bunlar, refah etkisi, uluslararası etki ve faiz etkisi olarak sayılmaktadır. Refah etkisi, uluslararası etki ve faiz etkisi varsayımları fiyat düzeyinde meydana gelen bir değişikliğin toplam talep miktarını nasıl değiştirdiğini açıklamaya çalışmaktadır. Refah etkisi varsayımına göre, genel fiyat düzeyinde düşüş söz konusu olduğunda para ve diğer finansal varlıkları elinde tutanlar kendilerini daha zengin hissederek daha fazla harcama yapmak talep ettikleri miktarları arttırmaktadırlar. Uluslararası etki varsayımına göre ise, bir ülkede genel fiyat düzeyi düştüğü zaman, döviz kuru değişmediğinden, o ülke mallarının fiyat düzeyi yabancı ülke mallarının fiyatlarına oranla düşmekte, böylece ülkenin uluslararası ticarette rekabet edebilirliği ve mallarına olan talep artmaktadır. Sonuçta ithalat düşerken ihracat artmaktadır. Faiz etkisi varsayımına göre ise genel fiyat düzeyi düştüğünde, nominal para arzı sabit olduğunda, reel para arzı artmakta ve faiz oranları düşmektedir. Bu durum ise yatırım harcamalarının ve toplam talebin artmasını beraberinde getirmektedir. 

S

Keynesyen Toplam Arz Eğrisini açıklayınız.

Keynesyenler toplam arz eğrisinin çıktı düzeyi ile ifade edilen yatay eksene paralel olduğunu ileri sürmektedirler. Toplam arz eğrisinin bu yapısı talep düzeyi ne kadar artarsa artsın üreticilerin talep edilen çıktı miktarını arz edeceği durumu ifade etmektedir. Keynesyen görüş ekonomideki bir durgunluk durumunda çalışanların uzun süredir işsiz olmaları ve üreticilerin ellerinde stoklar bulundurmaları nedeniyle fiyat ve ücretlerin katı olduğunu ileri sürmektedir. Bu durumda çalışanlar cari ücret düzeyinden çalışma konusunda istekli ve firmalar da mevcut fiyat düzeyinden ilave çıktıyı satmaya hazırdırlar. Keynesyen görüş ayrıca ilave çıktıyı üretmek için üstlenilen ortalama üretim maliyetlerin de değişmeyeceğini varsaymaktadır. Buna göre ekonomi tam istihdam düzeyinin altında olduğundan toplam talep eğrisi yatay durumdadır ve talepteki artış istihdam ile çıktıyı arttırmakta ancak fiyat düzeyini sabit bırakmaktadır.

S

Klasik Toplam Arz Eğrisini açıklayınız.

Klasik görüşe göre toplam arz eğrisi Keynesyen görüşün aksine yatay eksene diktir. Dolayısıyla fiyat düzeyi ile ifade edilen dikey eksene ise paralel konumdadır. Bu durum toplam talep ne kadar artarsa artsın daha fazla fiyatla aynı miktarda mal arz edileceğini ifade etmektedir. Klasik toplam arz eğrisinin yatay eksene dik olması Klasiklerin ekonomi ile ilgili iki temel varsayımına dayanmaktadır. Bunlardan ilki ekonominin tam istihdam düzeyinde olduğunu kabul etmeleridir. İkinci temel varsayımları ise ücretlerin ve fiyatların esnek olduğudur. Buna göre ilave çıktıyı üretmek için maliyetler de aynı oranda artmaktadır. Ekonomi dengede ve işsizlik olmadığından firmalar üretimlerini arttırmak için gerekli işgücünü mevcut ücret düzeyinden bulamayacaklardır. Daha çok işçi çalıştırmak için daha yüksek ücret önererek rekabete giriştiklerinde maliyetler yükselecek ancak toplam çıktı miktarı değişmeyecektir. Dolayısıyla Klasiklere göre toplam arz eğrisinin dik olmasının sonucu ekonomide çıktı düzeyi değişmezken fiyat düzeyinin artmasıdır.

S

Esnek döviz kuru sisteminde para ve maliye politikalarının etkilerini açıklayınız.

Esnek döviz kuru sisteminde döviz kurları piyasadaki arz ve talep koşulları tarafından belirlenmektedir. Yani her bir yabancı para için arz ve talebin etkileşimine göre kurlar oluşmaktadır. Döviz kurları serbestçe değiştiğinden bu sisteme dalgalı döviz kuru sistemi de denilmektedir. Esnek döviz kuru sisteminde para ve maliye politikalarının etkileri sabit döviz kuru sistemine göre farklılık göstermektedir. Uluslararası sermaye hareketlerinin olmadığı bir durumda maliye politikası kapsamında kamu harcamalarında bir artış gerçekleştirildiğinde sabit döviz kuru sisteminde olduğu gibi toplam talep ve gelir düzeyi artmakta ve artan talebin bir kısmı ithal mallara kaymaktadır. Dolayısıyla dövize olan talep artmaktadır. Esnek döviz kuru sisteminde döviz kuru arz ve talebe göre piyasada belirlendiği için ülke parasının değeri düşerken döviz fiyatı artacaktır. Dövizin pahalı hâle gelmesiyle ithal mallar da pahalı hale gelmektedir. Bu durum ithal mallara olan talebin azalmasını sağlamaktadır. Böylelikle ithal mallara olan talebin bir kısmı yerli mallara kaymaktadır. Merkez Bankası döviz satmak zorunda kalmadığı için para arzı da azalmaz. Sonuç olarak esnek döviz kuru sisteminde dış ticaret açığı daha az etkilenmekte ve Merkez Bankası döviz rezervleri azalmamaktadır. Bu durum esnek döviz kuru sisteminde maliye politikasının etkinliğinin sabit döviz kuru sistemine göre daha fazla olduğu anlamına gelmektedir. Uluslararası sermaye akımlarının serbest olduğu durumda ise kamu harcama artışı faiz oranlarının artmasına neden olarak ülkeye yabancı sermaye akımını hızlandırmaktadır. Ülkeye gelen dövizler Merkez Bankası tarafından alındığında para arzı artmakta ve döviz kurları ile faiz oranları düşmektedir. Bu durum kamu harcama artışının genişletici etkisini artırmaktadır. Esnek döviz kuru sisteminde para politikasıyla para arzının artırıldığı durumda, para arzı artışı nedeniyle ülke içinde yaratılan talep artışının bir kısmı yine ithal mallara kaymaktadır. Ancak serbest döviz kuru sistemi sayesinde döviz kurunun yükselmesi ithal mallara olan talebi maliye politikasında olduğu gibi sınırlandırmaktadır. Uluslararası sermaye akımlarının serbest olduğu durumda ise para arzının artırılması sonucunda düşen faiz oranları nedeniyle kısa dönemli sermaye ülkeden çıkmak isteyecektir. Ancak, para değerinin arz ve talep koşullarına bırakıldığı esnek kur sisteminde döviz kuru yükselmekte ve sermayenin yurt dışına çıkmasını zorlaştırmaktadır. Sonuç olarak esnek döviz kuru sisteminde para politikası da etkinliğini korumaktadır. Esnek döviz kuru sisteminde para ve maliye politikalarının etkinliğinin sabit döviz kuru uygulamasına göre daha yüksek olduğu görülmektedir. Bunun nedeni sabit döviz kuru sisteminde talebin ithal mallara yönelerek yurtdışına kayması ve Merkez Bankasının döviz satarak para arzını azaltmasıdır. Ayrıca Merkez Bankasının döviz rezervlerinin erimesi ödemeler dengesinin korunmasını da güçleştirmektedir. Kısa vadeli yabancı sermaye hareketleri büyük dış ticaret açıklarına yol açabilmekte ve para politikasının etkinliğini kısıtlamaktadır. Günümüzde uluslararası sermaye hareketlerinin arttığı göz önünde bulundurulursa, para ve maliye politikalarının genişletici etkinliğinin daha fazla olduğu esnek döviz kuru sisteminin daha uygulanabilir olduğu görülmektedir.

S

Devlet kamu harcamalarındaki artışı nasıl finanse eder?

Devlet kamu harcamalarındaki artışı temel olarak iki yolla finanse etmektedir; vergileri artırmak ve borçlanmak.

S

IS eğrisi neden negatif eğimlidir?

Mal piyasasındaki denge, tasarrufların yatırımlara eşit olmasını gerektirir. Faiz oranlarındaki bir düşüş yatırımların ve toplam harcamaların da düşmesine neden olarak genel üretimi azaltır. Bu nedenle IS eğrisi negatif eğimlidir.

S

LM eğrisi neden pozitif eğimlidir?

LM eğrisi ise para piyasasında dengeyi sağlayan faiz ve toplam ürün bileşenlerini gösterir. LM eğrisi, para arz ve talebinin nasıl geliştiğini göstermektedir. Toplam talep arttığında, likit paraya olan talep artar, bu nedenle faiz oranlarının da artması gerekir. Dolayısıyla, para piyasasında faiz oranları ile toplam üretim arasında pozitif bir ilişki vardır. Bu nedenle LM eğrisi pozitif eğimlidir.

S

Keynesyen basit millî gelir modelini, ekonominin kapalı (uluslararası ticaretin olmadığı) ve devletin gelir düzeyinden bağımsız (otonom) bir vergi aldığı varsayıldığı durumda açıklayınız.

Keynesyen basit millî gelir modelinde, mal ve hizmet talebinin parasal değerlerinin toplamı gayri safi millî hasılanın parasal değerini (Y) vermektedir. Ekonominin kapalı (uluslararası ticaretin olmadığı) ve devletin gelir düzeyinden bağımsız (otonom) bir vergi aldığı varsayılmaktadır. Bu durumda ekonominin nihai talep düzeyi, ekonomideki bireylerin tüketim harcamalarından (C), firmaların yatırımları (I) tarafından belirlenen özel sektör harcamalarından ve mal ve hizmet alımına yönelen kamu harcamalarından (G) meydana gelmektedir. Bu durumda model Y = C + I + G denklemi ile ifade edilebilir. Bu Keynesyen basit millî gelir modelinde, vergiler (To ) gibi yatırım miktarı (Io ) ve mal ve hizmet alımına yönelen kamu harcamalarının da (Go ) otonom olduğu varsayılmaktadır. Ayrıca kişiler genellikle gelirlerinin tamamını tüketime ayırmazlar. Gelirin bir kısmını tüketilirken, kalan kısmı vergilere ve tasarrufa ayrılmaktadır. Y = C + T + Sk denklemi ile millî gelirin aynı zamanda tüketim harcamaları (C), vergi ödemeleri (T) ve tasarrufların (Sk ) toplamına eşit olduğunu da ortaya koyulmaktadır. Kişisel tüketimi kullanılabilir kişisel gelirin (Yd ) bir fonksiyonu olarak ifade edildiğinde Yd = Y - To ve C = Co + c (Yd ) olacaktır. Burada (Co ), kişilerin talebinin otonom kısmını, (c) ise, kişilerin marjinal tüketim eğilimini ifade etmektedir. Marjinal tüketim eğiliminin (c) “1” ve “0” arasında (0<c<1) sayısal bir değer alacağı kabul edilmektedir. Dolayısıyla Keynesyen basit millî gelir modeli; Y* = (1/1-c )*(Co + Io + Go - cTo ) şeklini alır. Denklemde (Y* ) parasal gayri safi millî hasılanın denge değerini, (1/1-c ) çarpan değerini vermektedir. 

S

Kamu Harcamalarındaki Artışın Vergilerdeki Artışla Finansmanını kısaca açıklayınız.

Genellikle, vergilerdeki eşit bir artışla finanse edilen mal ve hizmet alımlarına yönelik kamu harcamalarındaki bir artışın millî gelir üzerindeki etkisinin genişletici olduğu kabul edilmektedir. Devletin vergi gelirleri çarpanı negatif yönlüdür. Vergilerdeki bir artış kişilerin kullanılabilir gelirini azalttığı için tüketimlerini azaltacak ve sonuç olarak millî gelir azalacaktır. Ancak vergi gelirleri çarpanının daraltıcı etkisinin mal ve hizmet alımına yönelik kamu harcamaları çarpanının genişletici etkisinden düşük olduğu bilinmektedir. Bu durumda kamu harcamalarındaki artış vergilerdeki bir artışla finanse edildiğinde bunun gayri safi millî hasılanın denge düzeyi üzerindeki etkisi genişletici olacaktır. Sonuç olarak mal ve hizmet alımına yönelik kamu harcamalarındaki bir artış devlet tarafından eşit miktarda bir vergi artışı ile finanse ediliyorsa gayri safi millî hasılanın denge düzeyi mal ve hizmet alımına yönelik kamu harcaması miktarına eşit olarak artmaktadır. Bu durum denk bütçe çarpan kuramı olarak adlandırılmaktadır. Denk bütçe çarpanının 1’e eşit olabilmesi için arttırılan kamu harcamalarının tümünün mal ve hizmet alımına yönelik kamu harcaması olması gerekmektedir. Tamamı vergi artışı ile finanse edilen transfer harcamaları ise millî gelir denge düzeyi üzerinde genişletici veya daraltıcı bir etki yaratmayacaktır. Transfer harcamaları çarpanın değerinin pozitif ancak miktar olarak vergi gelirleri çarpanına eşit olması nedeniyle denk bütçe çarpanının değeri, 0 (sıfır) olmaktadır. Dolayısıyla toplam etki de 0 (sıfır) olacaktır.

S

Ekonomide maliye ve para politikaların karşılıklı etkinliği konusunda Keynesyen ekonomistlerin görüşlerini açıklayınız.

Keynesyen ekonomistler, likidite tuzağı varsayımına dayanarak para politikasının etkin olmadığını ileri sürmektedirler. Onlara göre denge millî gelir düzeyi üzerinde sadece maliye politikası araçları etkili olacaktır. Keynesyenler para talebinin faiz oranına karşı esnekliğinin yüksek (yatık bir LM eğrisi) ve yatırım talebinin faiz esnekliğinin düşük olduğunu (dik bir IS eğrisi) ileri sürerek para politikasının etkinliğinin az olduğunu savunurlar. Monetaristler ise, para talebinin faiz oranına karşı esnekliğinin az (dik bir LM eğrisi) ve yatırım talebinin faiz esnekliğinin yüksek olduğunu (yatık bir IS eğrisi) belirterek para politikasının etkin olduğunu savunurlar. Keynesyen bakış açısına göre, faiz oranı belirli düzeye geldiğinde para arzının artırılması faiz oranlarının daha da düşmesini sağlamamakta ve ilave olarak arz edilen tüm para kişiler ve firmalar tarafından değişim amacıyla değil spekülasyon amacıyla elde tutulmaktadır. Bu durum spekülasyon amacıyla para talebinin faiz esnekliğinin çok yüksek olması demektir. Ayrıca yatırımcılar ekonominin geleceğine yönelik olumsuz beklentileri nedeniyle faiz oranları ne kadar düşük olursa olsun elde tuttukları parayı yatırımlara yönlendirmemekte ve millî gelir bu nedenle artmamaktadır. Bu yatırımların faiz esnekliğinin sıfır olması durumunu ifade etmektedir. Böyle bir durumda para arzı artırılarak üretim ve talep artırılamaz. Dolayısıyla para politikası etkin değildir. Tüketimi ve millî gelir denge düzeyini artırmanın yolu kamu harcamaları ve yatırımlarıdır. Keynesyen görüş bu nedenlerle maliye politikasını ana araç olarak görmekte ve para politikasının onu destekleyici bir araç olduğunu ileri sürmektedir. Onlara göre spekülasyon güdüsüyle para talebinin faiz esnekliği çok yüksek olmasına karşılık yatırım talebinin faiz esnekliği çok düşüktür. Para arzındaki artışın tahvil faizlerine yansıyacağını ve tüketim üzerinde çok az etkisi olacağını ileri sürmektedirler. Keynesyenlere göre para nötr değildir. Onlara göre, para arzındaki bir artış, faiz oranını düşürecek, faiz oranının düşmesi daha fazla harcamaya neden olacak, sonuçta gerçek üretim düzeyinde bir artış meydana gelecektir.  Keynesyenlere göre, para ve tahvil birbirini tam ikame etmekte, tahvilin getirisi para tutmanın tek alternatifini oluşturmaktadır. Dolayısıyla yalnızca para ve finansal varlıklar birbirini ikame etmektedir. Bu durumda kişiler daha fazla paraya sahip oldukları zaman, uzun vadeli devlet tahvillerini almayı tercih edeceklerdir. Tahvillere olan fazla talep tahvil fiyatlarını yükselterek faiz oranlarını düşürecektir.