TAR402U
Avrupa’da Ortaçağ Kültürü
3. Ünite
•
35 Soru
S
Hıristiyanlık neden İrlanda çevresinde 200 yıllık bir ‘‘ altın çağ’’ yaşamıştır?
Misyonerlik faaliyetlerinin etkisiyle 5-6. yüzyıllardan itibaren yayılmaya başlayan Hıristiyanlık, şehir kültürüne tamamen yabancı olan bu izole kültür çevresinde, ideal bir gelişme ortamı bulmuştur. Roma kültürünün etki alanının dışında kalan İrlanda çevresinde Hıristiyanlık, Roma kültürü yerine lokal geleneklerin üzerinde şekillenmiştir. Şehir kültürünün olmayışına bağlı olarak güç kazanan manastır çevreleri, zamanla her türlü yönetimsel erk ve kültürel faaliyet için tek ve mutlak otorite haline gelir. Dolayısıyla Hıristiyanlık, bu bölgede yaklaşık 200 yıllık bir altın çağ yaşamıştır.
S
Genel bir tanımla ortaçağ nasıl adlandırılmıştır?
Avrupa tarihinde 5. ve 15. yüzyıllar arasını kapsayan uzun dönem, ya da Roma İmparatorluğu’nun çöküşü ile İstanbul’un Osmanlılarca fethi arasında yaşanan bin yıllık süreç, genel bir tanımla ortaçağ olarak adlandırılmıştır.
S
Roma İmparatorluğu’nun yıkılışına ve ortaçağ adı verilen tarihsel ayrımın başlamasına zemin hazırlayan istilalar ve göçler dizisi nasıl başlamıştır ?
M.S. 4. yüzyılın ortalarında, sebebi bilinmeyen bir kaynaşma sonucu Hunların batıya doğru göç etmeleri ve bu hareket sırasında önlerine çıkan çoğu Cermen kökenli pek çok kavmin yer değiştirmesine yol açmaları ile başlamıştır.
S
Ortaçağ Avrupa Kültürünü besleyen kaynaklar arasında Roma kültürünün etkisi nasıl olmaktadır ?
Yıkılan Roma İmparatorluğu’nun mirası üzerinde şekillenen ortaçağ Avrupası, başta dil olmak üzere Roma kültürünün pek çok unsurunu benimsemişti. Bu anlamda, Roma’dan miras kalan ve Roma Katolik Kilisesi’nin de resmi dili olan Latincenin, tüm Bat› ve Orta Avrupa için en azından 10. yüzyıla kadar lingua franca olduğu söylenebilir.
S
Ortaçağ döneminde neden Yunan kültürünün Batı üzerindeki etkisi sınırlı kalmıştır ?
Batı’nın Yunan klasiklerine ortaçağ sonlarına kadar uzak kalışı, antik Yunan mirasının etkilerine daha açık olan Doğu dünyasından farklılaşan özgün bir kültürün oluşmasını sağlamıştır. Dolayısıyla, ortaçağ kültürünün oluşumunda Yunan faktörünün ancak dolaylı bir etki kaynağı olduğu söylenebilir. Yunan kültürü, edebiyatı ve dilinin etkisi, Bizans’a daha yak›n olan Doğu Avrupa çevresi ile sınırlı kalmıştır.
S
Din faktörünün Avrupa’nın oluşumdaki rolü nedir?
Antik mirasın yanında, Avrupa’nın oluşumunda rol oynayan diğer ana damar din faktörüdür. Göçlerle Avrupa’ya gelerek yerleşen pagan kavimler, Roma İmparatorluğu’ndan miras kalan Hıristiyanlık inancı ortak paydasında birleşmişlerdir. Bu bağlamda, Batı’da ilk Hıristiyanlaştırma hareketi, bozkır kavimlerinin göçlerinin başladığı 5. yüzyıldan önce gerçekleşir ve dalgalar halinde devam eder. Yerleşik bir kültüre sahip olmayan bu halklara din aracılığıyla daha yüksek bir kültür ve daha nitelikli bir yaşam vaat eden ‘Hıristiyanlaştırma’ politikası, Avrupa kültürünün çekirdeğini oluşturan senteze katılan bir diğer unsurdur.
S
Entelektüel geleneğin bu erken dönemde belirmeye başlamasının önemini neden vurgulamak gerekmektedir ?
Çünkü Roma birliğinin dağılmasından sonra göçlerle parçalanan Avrupa’da, her türlü kültür belirtisi hızlı bir çöküş ve yok oluş sürecine girmiştir. Ekonomik, idari, siyasi ve ticari ilişkilerde net olarak izlenebilen bu sürecin kültürel alandaki en somut göstergesi, okuryazarlığın yönetici tabaka arasında dahi yaygın olmayışıdır.
S
Hıristiyanlığın yayılmasının erken ortaçağ kültüründeki önemi nedir ?
Hıristiyanlığın yayılması, erken ortaçağ kültürünü belirleyen ve çok-parçalılığı düzenleyerek homojen hale getiren en önemli faktördür. Roma İmparatorluğu’nun yıkılışından önce Avrupa içlerine doğru ilerlemeye başlayan pagan Cermen kavimleri, öncelikle, Katolik inancı ile ihtilaf içinde bulunan Ariusçuluk (4. yüzyılda İskenderiyeli Arius tarafından geliştirilen ve İsa’nın tanrısallığının inkarı üzerine kurulan heterodoks Hıristiyan öğretisi) ile tanışırlar.
S
Hıristiyanlığın yayılması, idari ve toplumsal düzende nasıl değişimlere yol açmıştır?
Hıristiyanlığın yayılması, idari ve toplumsal düzende de bazı değişimlere yol açmıştır. Toprakların bölündüğü idarî birimleri, dinsel misyonlarının yanı sıra idari görevler de üstlenen piskoposlar ve başpiskoposlar yönetmeye başlar. Ayrıca, yeni din ile birlikte, şehirlerin dışındaki ıssız manastırlarda yaşayan keşişler ve isimlerinin etrafında çeşitli efsaneler oluşturulan azizler belirmiştir.
S
Romanın parçalanmasının bu dönem şehirleşmesine ne tür etkileri olmuştur ?
Roma’nın parçalanmasıyla birlikte tam teşekküllü Roma şehirleri de bozularak kırsallaşır; yollar ve sulama sistemlerinden inşaat teknolojilerine kadar her türlü şehirleşme belirtisi, bu dönemde yok olmuş ya da gerilemiştir. Gelişmiş Roma şehir kuruluşlarının yerini, bu dönemde, genellikle tek ailenin denetiminde olan küçük arazi parçalarının oluşturduğu sistemler alır.
S
Hayvan üslubunun oluşumunda etkili olan unsurlar nelerdir?
Hayvan üslubunun oluşumunda, onu yaratan toplulukların hayvancılığa dayalı yaşam tarzlarının bir ölçüde etkili olduğu düşünülebilir; fakat genellikle taşınabilir kullanım eşyaları ve silahlar üzerinde görülen bu soyut bezemeler, hiç şüphesiz, o çağın pagan halklarının inanç sistemleri ve ritüelleri hakkında ipuçları içeren sembolik anlatımlardır.
S
Beowulf destanının konusu nedir?
Destan, Beowulf adlı güçlü bir savaşçının canavarlarla savaşmak üzere yolculuklara çıkması ve doğaüstü engeller karşısında gücünü ispatlayarak galip gelmesi ile başlayarak, ölümüne kadar uzanan çizgide başından geçenleri anlatır; bu bağlamda, tematik açıdan antik eski dünya destanlarıyla da benzeşmektedir.
S
Münzevi keşişlerin İngiltere’nin kuzeyinde kurduğu ilk manastırlar neden önem taşımaktadır ?
Münzevi keşişlerin İngiltere’nin kuzeyinde kurdukları ilk manastırlar, sadece bu bölgenin değil, Avrupa’nın geri kalanının da Hıristiyanlaşmasında etkin rol oynayan misyonerlik faaliyetlerinin merkezi haline gelmiştir. Dinsel faaliyetlerinin yanında canlı birer kültürsanat merkezi olan bu manastırlarda yetişen keşişler, Avrupa’ya yayılarak yeni manastırlar kurmuş ve sadece Hıristiyanlığın yayılmasına değil, manastırlarda biçimlenen ortaçağ kültürünün ve yeni sanat formlarının belirmesine de zemin hazırlamışlardır.
S
Neden Vikingler gemi yapımında ileri teknikler geliştirmek zorunda kalmıştır ?
Vikinglerin denizcilikteki ustalıkları, büyük ölçüde coğrafi koşulların zorlamasına bağlıdır; İskandinavya’nın dağlık yapısı ve sarp kayalıkların birbirinden ayırdığı kara parçaları arasındaki ulaşımın büyük ölçüde kıyılar arasında deniz yolculuklarıyla sağlanabilmesi, Vikinglerin gemi yapımında ileri teknikler geliştirmelerini zorunlu kılmıştır. Coğrafi koşullara bağlı olarak, birbiriyle iletişimi sadece deniz yoluyla sağlanabilen sarp kıyılarda kurulan yerleşimlerin savunma ve ticaret gibi ihtiyaçları, Vikingleri, uzun yolculuklara uygun ve daha gelişkin bir gemi teknolojisi geliştirmeye zorlamıştır. Ancak, doğal koşulların zorlamasıyla denizcilikte ve gemi yapımında çağına göre son derece ileri bir teknoloji geliştiren Vikinglerin, bu pratiğe pragmatik ihtiyaçların çok ötesinde anlamlar yükledikleri anlaşılmaktadır.
S
Şarlman’ın kültürel birlik idealini gerçekleştirmek için öncelikle dil ve eğitim sistemini yeniden düzenlemeye girişmesinin nedeni nelerdir?
Dönemin önde gelen entelektüellerini sarayın çevresinde toplayarak büyük bir kültürel atılım gerçekleştiren Şarlman’ın dönemi, Karolenj Rönesansı olarak adlandırılır; bununla birlikte, toplumda henüz okuryazarlığın dahi yaygın olmadığı düşünüldüğünde, maddi ve manevi kültürün her alanında belirgin olan bu hareketin son derece sınırlı bir çevreye hitap ettiği söylenebilir. Bu ölçekte bir kültür reformunun mimarı olan Şarlman’ın dahi Latincesinin kuvvetli olmadığı ve rahat okuyup yazamadığı bilinir. Diğer yandan, okur-yazar çevreler arasında da dil meselesi bir sorundur; farklı diller konuşan Avrupalı halkların ortak paydası olan Latincenin zamanla yerel diyalektlere ayrılması, imparatorluğun farklı bölgelerinde yaşayanların birbiriyle anlaşmasını güçleştirmiştir. Dolayısıyla Şarlman, kültürel birlik idealini gerçekleştirmek için öncelikle dil ve eğitim sistemini yeniden düzenlemeye girişmiştir.
S
Yerleşik bir mimari geleneğin Karolenj dönemiyle başladığını nasıl söyleyebiliriz?
Sembolik düzlemde Roma İmparatorluğu’nu yeniden canlandırma fikriyle ilişkili olarak tasarlanan Batı’nın yeni büyük imparatorluğunun başkenti Aachen, Bizans’ın başkenti Konstantinopolis’in karşısında yeni dünya başkenti olma misyonunu yüklenir. Ancak, Karolenj İmparatorluğu’nun sahip olduğu kültürel miras, emperyal bir sanat geleneği oluşturması için yeterli değildir. Göçler çağının dekoratif ağırlıklı sanat pratiği, yerleşik ve büyük bir imparatorluğun ihtişamını yansıtmak için yeterli görülmemiş; bunun için Roma ve Bizans formlarını referans alan, fakat zaman içinde bu temeli kendine has özelliklerle harmanlayarak zenginleştiren yeni ve özgün bir üslup yaratılmıştır. Avrupa’da öncülü olmayan yerleşik bir mimari geleneğin, Karolenj dönemiyle birlikte başladığı söylenebilir.
S
Şarlman’ın mimarideki Bizans ve Roma kültürü etkileri nelerdir?
Merkezi planlı ve kubbeli tasarlanan taş yapıda, erken Hıristiyan ve Bizans mimarisinin etkileri görülür; özellikle Justinianos döneminin en önemli yapılarından olan Ravenna’daki San Vitale Kilisesi’nin, Aachen Saray Kilisesi için başlıca ilham kaynağı olduğu söylenebilir. Nitekim, Şarlman’ın İtalya’yı ziyareti sırasında Roma yapılarından çok etkilendiği bilinir. Bununla birlikte, Aachen Sarayı’nın oluşumunda Romalı modellerin seçilmesi, sadece biçimsel bir tercihten ibaret değildir; Şarlman’ın, sanatsal yönden Roma imparatorluk stilini uyarlamaya yönelmesi, bütünleşik Avrupa politikası idealleriyle de örtüşmektedir. Bu yapının, her yönüyle Şarlman’ın politikasını yansıttığı söylenebilir; antik yapıları andıran formu ve iç mekânda kullanılan Korint sütun başlıkları gibi unsurlar, Karolenj İmparatorluğu’nun düşünsel temellerini oluşturan Roma kültürüne işaret eder. Bunun yanında, iç mekândaki mozaikler ve genel mimari biçimlenişin San Vitale ile olan yakınlığı, Şarlman’ın çağdaşı Bizans ile yarışma isteğinin yansımasıdır.
S
Bu dönemde Avrupa göçlere ve istilalara hangi olaydan sonra maruz kalmıştır?
Şarlman’ın ölümünü izleyen dönem, siyasi karışıklıklar, belirsizlikler, savaşlar ve parçalanmalara sahne olmuştur; yine de onun girişimiyle oluşan kültürel iklim, yüzyıl kadar aynı havada varlığını sürdürür. Avrupa tarihindeki ilk merkezi yönetim ve bütünleşik Avrupa fikrinin ilk denemesi olan Karolenj İmparatorluğu’nun yıkılmasıyla birlikte, yeniden göçler ve istilaların hüküm sürdüğü kaotik bir döneme girilir.
S
Otto dönemi mimari atılımda Karolanj modellerin benimsendiğini nelerden anlayabiliriz?
Kendine özgü yeni formlar yaratmak yerine Karolenj üslubunu benimseyerek geliştiren Otto dönemi sanatının, Romanesk stilin oluşumuna zemin hazırlayan başlıca kaynak olduğu söylenebilir. Karolenj modellerinin benimsenmesi, Otto hanedanının Roma’nın varisi sıfatıyla kesintisiz emperyal bir zincirin halkası olduğu düşüncesinin sanatsal ifadesidir. Bu bağlamda, Karolenj döneminin simge yapısı olan Aachen Kilisesi’nin modeli, pek çok Otto yapısında tekrarlanır. Kökeni erken Hıristiyan mimarisine dayanan ve Karolenj mimarisi aracılığıyla aktarılan haç planlı bazilika formu, kilise mimarisinin en yaygın plan tipidir.
S
Gero Haçı’nın özellikleri nelerdir?
Batı dünyasının anıtsal ölçüdeki ilk bağımsız heykellerinden olan Gero Haçı (970 civar›), İsa’nın çarmıha gerilişi konusuna insancıl bir yaklaşım getirmiştir; yuvarlak formların hâkim olduğu bu ahşap örnekte, ağır vücudun öne doğru bükülüşü, kolların fiziksel gerginliği ve yüz ifadesi katılıktan uzak, son derece gerçekçi bir yaklaşımla ele alınmıştır. Bizans figürlü tasvirleriyle kıyaslandığında, Gero Haçı önemli bir atılım olarak değerlendirilebilir.
S
Feodal sistem nasıl açıklanabilir?
Feodal düzende, toplumsal piramidin en tepesinde hala kral bulunur; diğer yandan, yükselen en önemli toplumsal değer statüsündeki Hıristiyanlığın temsilcisi olan papa, toplumsal hiyerarşide kralın hemen altında ve toprak sahibi yöneticilerin üstündedir. Fakat dünyevî ve manevî alanın net sınırlarla ayrıldığını söylemek güçtür; örneğin, esas itibariyle dinsel misyona sahip olan piskoposlar, aynı zamanda siyasî yöneticilik görevlerini de üstlenirler. Bu olgudan hareketle, tümüyle Hıristiyanlaşan Avrupa’nın 10. yüzyıldan sonraki gelişimini belirleyen ve ortaçağ kültürünü yeniden yapılandıran temel unsurun din olduğunu söylemek mümkündür
S
Hac ziyareti olgusunu kilisenin de desteklemesinin amacı nedir?
Birer kült objesi olarak kutsal emanetlere verilen değer, din duygularını güçlendirmenin yanı sıra, manastırlar için bir ticaret malzemesi ve zenginlik kaynağı oluşturmuştur. Daha değerli emanetlere sahip olan ve dolayısıyla daha çok ziyaretçi çeken hac mekânları, daha yüksek gelir elde etmiştir; diğer yandan, bu kutsal yerlere giden yollar üzerinde inşa edilen manastırlar ise, seyahat halindeki hacıların konaklama, sağlık ve diğer ihtiyaçlarını karşılayan mekânlar olarak, büyük bir ticari gelir kaynağına kavuşur.
S
Romanesk Sanat nedir?
İdari, yaşamsal ve dinsel amaçlı binalardan oluşan, işlevsel açıdan kendine yeten yapı grupları olan manastırlar, ortaçağ Avrupası’nda her türlü toplumsal faaliyetin odak noktasında yer alır. Sanat eğitiminin ve üretiminin yegâne merkezi konumundaki manastırlar, mimari tasarımlarıyla da özgün ve homojen bir stil ortaya koymaya başlarlar. Özellikle hac yolları üzerinde inşa edilen manastırlarda, bu yeni stilin belirginleştiği söylenebilir. Estetik yönden bir bütünlük anlayışı getiren bu stile, Roma üslubunu anımsatan anlamında Romanesk denmiştir.
S
Batı Avrupa’da Romanesk Sanat nasıl kendini göstermiştir?
Batı Avrupa’da manastırların güçlenmesiyle paralel bir yükseliş çizgisi izleyen Romanesk sanat, önceki dönemin saraya bağlı, bütüncül ve tekil sanat anlayışından farklı olarak, çok sayıda bölgesel stilden oluşur. Her biri kendine has özelliklere sahip olmakla birlikte, bir üslup birliği gösteren bu bölgesel varyasyonlar, Avrupa’nın hemen her yerinde yaklaşık aynı zamanlarda belirmeye başlamıştır.
S
Romanesk kiliselerinin ön cephe tasarımı hangi karakteristik özellikleri taşır?
Karolenj, Otto ve Bizans kiliselerinden farklılaşan dış cephelerde, bezeme unsurlarında da artış görülür. Figürlü plastik bezemeler, yapıların göze çarpan unsurlarından biri haline gelir. Özellikle portallerde yoğunlaşan kabartma tekniğindeki kompozisyonlar, bazı örneklerde duvardan fırlarcasına, adeta heykelsi bir görünüm kazanırlar.
S
Sütun başlıklarında görülen etkiler nasıldır?
Roma modellerini andıran klasik düzenlerin tercih edildiği erken ortaçağ yapılarından sonra, bu dönemde ilk kez kendine özgü yeni bir üslup belirmiştir; kiliselerin portallerinde olduğu gibi, sütun başlıklarında konulu figüratif anlatımlar görülmeye başlanır. Tercih edilen başlıca konular, İncil ve Tevrat’tan sahneler ile azizlerin yaşamlarından kesitlerdir; bununla birlikte, doğrudan doğruya Hıristiyan inancı ile bağdaşmayan, grotesk canavar tasvirleri de görülür. Hıristiyanlığa dair konuların tasvirinde kullanılan üslup, antik gelenekten ziyade, göçler çağı ve erken ortaçağ sanatının hareketli, güçlü ifadeli anlatımı ile benzeşir; gerçekçilik yerine stilizasyon, soyutlama ve hayal gücü ön plana çıkar.
S
Tarihte Papalık kavramına nasıl anlamlar yüklenmiştir?
Ortaçağdaki önemli siyasal gelişmelerden biri de Papalığın güçlenmesidir. İlk kilise devlet ayrımı 10.yy’da, Cluny Reformuyla, kraliyetin manastırlar ve ruhban sınıf üzerinde kontrol yetkisini kaldırmak istemeleriyle başlamıştır. Sonraki süreçte, Papa’yı kardinaller seçmiş; ünlü Papa III. Innocentus, Kilisenin topladığı vergileri artırmış, yeni vergiler koymuş, günah çıkarma işlemini bizzat Roma’ya bağlayarak ekonomik politika üretmiş; onu izleyen Papalar 1050’li yıllarda Kilise makamlarına imparatorun atama yapma yetkisine son vererek yeni bir Papalık monarşisinin temellerini atmışlardır. Dünyevi (Krallık) ve ruhani (Papalık) arasındaki bu mücadelede Kilisenin gücü Reform hareketlerine gelinceye dek artarak sürmüştür. Bununla birlikte Haçlı Seferleri iki gücün birbirine verdiği desteğin simgesidir. Örneğin Papalık ilk Haçlı Seferine katılanlara savaş meydanında ölürlerse endüljans (affedilmeyen günahların cezasının bağışlanması) sözü verir.
S
Engizisyon ile Haçlı Seferleri arasındaki ilişki nasıl açıklanabilir?
Haçlı Seferleri’nin durulduğu 13. Yüzyıla gelindiğinde, din için mücadele fikri Hıristiyan dünyanın kendi içine yönelir; Hıristiyanlığın çatısı altında olan, fakat Katolik inanç sistemi ile ihtilaf içinde bulunan Katharizm gibi bazı akımları kontrol altına alabilmek için 12. yüzyıldan itibaren şiddetli önlemler alınmaya başlanmıştır. Bu baskı politikası, 13. Yüzyılda kurumsallaşır ve Katolik Kilisesi’ne bağlı bir yargı sistemi olan Engizisyon kurulur.
S
Ortaçağ’da şehir oluşumlarında sosyal ve ekonomik yaşam nasıl değişmiştir?
11. yüzyıldan itibaren yaygınlaşan tarımsal yerleşim birimlerinin yerini, 13. yüzyılda sayıları giderek artan şehirler almıştır. Şehirleşmeyle birlikte ticarî ve ekonomik faaliyetlerde de bir canlanma yaşanır. Şehirler, aktif birer üretim ve tüketim merkezi haline gelmeye başlar. Şehirlerde zanaat kolları çeşitlenir; ayrıca uluslararası ticaret yaygınlaşır. Uzun mesafeli ticaretin gelişimi, kilit noktalarda konumlanan bazı şehirlerin gelişmesini hızlandırmıştır. Diğer yandan, tüccarlar da bu sayede sadece maddî güç değil, aynı zamanda itibar ve saygınlık kazanmışlardır; asiller gibi toprak sahibi olmaya ve toprağın üzerinde yaşayanlardan kâr elde etmeye, yaşadıkları şehirdeki mimarî ve sanatsal etkinlikleri finanse etmeye başlarlar. Bu bağlamda tüccarlar, ortaçağ sonlarından itibaren sanatı ve sanatçıları destekleyen önemli bir toplumsal katman haline gelecektir.
S
Gotik Sanat, kiliselerle strüktürel hangi elemanlarla farklılaşmıştır?
Masif ve karanlık Romanesk yapılardan farklı olarak Gotik kiliselerde duvarlar daha fazla pencere açıklığıyla çözümlenir; bu açıklıklardan ve renkli vitraylardan süzülerek binanın içine yansıyan ışığın yarattığı etki, bu dönemin kilise mimarisine getirdiği en önemli yeniliklerdendir. Gotik mimarinin belirleyici özelliği ise, yuvarlak kemer yerine sivri kemerin kullanılmaya başlanmasıdır; sivri kemer üst yapının yükünü sütunlara ve ayaklara dik açıyla aktardığından, eskisinden çok daha yüksek binaların yapılabilmesi mümkün olmuştur. Yükselici etki, dışta kulelerle de vurgulanır. Bu yeni biçimsel repertuar ile 12. yüzyıl ortalarından itibaren belirmeye başlayan Gotik stilin özelliklerinin belirdiği ilk yapı, Paris yakınlarında Rahip Suger tarafından yaptırılan St. Denis Kilisesi’dir (1137- 1144). Burada mimari formların, Romanesk yapıların ağır ve kütlesel etkisine kıyasla çözüldüğü ve hafiflediği görülür; sivri kemerler, kaburgalı tonozlar ve dıştan duvarların yükünü destekleyerek basınçları karşılayan payandaların kullanımı, binaları anıtsallaştırırken, aynı zamanda yeni bir geometrik düzen de getirmiştir.
S
Hümanizmin ortaya çıkışı Ortaçağ’da neleri değiştirmiştir?
Hümanizma düşüncesinin doğuşu, ortaçağ kültürünün sonunu getiren büyük bir kırılma noktası olmuştur. Tüm kültürel kurum ve yapıları kökünden değiştiren bu sürecin dinamikleri, belki de en açık şekilde sanat faaliyetlerinde yansımıştır. Hümanist düşüncenin yaygınlaşması, skolastik felsefenin sonunu getirecek ve düşünce sistemindeki bu değişim, sanat alanında Rönesans’ı doğuracaktır. Ayrıca, sanat patronlarının profilinin değişmesi, sanat konularını da değiştirmiştir; aziz ve kral portrelerinin yerini, yeni zenginleşen tüccar ailelerinin resimleri alır. Ortaçağın başlarında, Hıristiyanlığı henüz özümsemekte olan Avrupa’da, sanat üretimi manastır çevrelerinin tekelindeyken, ortaçağın sonlarında, şehirlerde oluşmakta olan burjuva sınıfının ilgi alanı haline gelir. Değişimden teknikler de payını alır; vitray ve kitap resimlerinin yerine, yağlıboya tuval resimleri ortaya çıkar. Mimari de, hem biçim hem işlev yönünden ortaçağ karakterinden tamamen farklılaşan, yepyeni bir kimliğe bürünecektir.
S
Aziz Augustinos’un felsefesi nedir?
Anlayabilmek için inanıyorum düşüncesiyle felsefeyi dine tabi kılmış ve Hıristiyan dininin temel öğretilerini temellendirebilmek için Platon felsefesinden ve Yeni Plâtonculuktan yararlanmıştır. Buna göre Augustinos, inancı temel almış ve aklın görevinin inanç yoluyla bilinen şeyleri açıklamak olduğunu ileri sürmüştür. Bu nedenle insan, ebedi ve ezeli, yani sonsuz varlık olan Tanrı’yı severek mutlu olabilir. O’na göre dünyadaki kötülüğün ve insanın günahkârlığının nedeni, maddi varoluş ve insanın içinde bulunduğu hayat koşulları değildir. Zira tanrının yarattığı madde kötü olamaz. Augustinos, Hıristiyan kilisesini Tanrı-Devletin yeryüzündeki temsilcisi olarak tanımlayarak bağnaz düşüncenin öncülüğünü yapmış ve sonraki yüzyıllarda belirleyici rol oynamıştır.
S
Ortaçağ felsefesinde Arap-İslam felsefesinin etkileri nelerdir?
Endülüs Emevi kültürü ve felsefesi Batı felsefesi üzerinde çok etkili olmuştur. Endülüs Kurtuba kenti, Bağdat ve Kahire’den sonra önemli bir bilim sanat kültür merkezi olur. Antikçağ Yunan filozoflarını iyi tanıyan Farabi’nin, İbn-i Sina’nın, İbn-i Rüflt’ün akıl ve mantıkla ilgili düşünceleri ve araştırmaları felsefe ve tıp alanında etkili olur. Özellikle Batı ilk kez İbn-i Sina yorumuyla Aristoteles’i keşfeder. Böylece, etik, mantık, metafizik düşünsel araştırma alanı olurlar. Ayrıca, İbn Rüflt’ün aritmetiği ve logaritması; El Harezmi’nin algoritma, trigonometri ve cebir’i; mimaride bazı Arap camilerinin mimarisi; El İdrisi’nin ilk coğrafya haritası (1154); Luth, ud, rebab, kudüm, zil gibi bazı doğu müzik enstrümanları ilk kez Batıya gelmiş olur.
S
Dante Alighieri ’İlahi Komedya’ adlı eserin konusu nedir?
Bu ünlü epik şiir, Dante’nin cehennem, araf ve cennete yolculuğunu alegorik bir yaklaşımla anlatır.
S
İtalyan yazar Giovanni Boccaccio’un yazdığı Decameron adlı eserin konusu nedir?
Yazar, eserinde, veba salgınından kaçan bir grup Floransalının birbirlerine anlattıkları öyküler ekseninde, 14. yüzyıl ortamının canlı bir portresini çizerek, realist edebiyatın ilk örneklerinden birini vermiştir.