TÜRKİYE'DE KERVANYOLLARI VE KERVANSARAYLAR
Tarihi yolları nasıl gruplandırabiliriz?
Tarihî yolları, inşa ediliş nedenleri ve sahip oldukları özellikler açısından gruplandırmak olasıdır.
Anadolu’da Türk dönemi öncesine ait yollar nelerdir?
Anadolu’da Türk dönemi öncesine ait yollar hakkındaki bilgilerimizi dört ana başlık altında toplayabiliriz: 1- Hitit Dönemi Yolları 2- Kral Yolu 3- Roma Dönemi Yolları 4- Bizans Dönemi Yolları
Hitit ülkesi kaç bölgeye ayrılır?
Hitit ülkesi dört bölgeye ayrılmaktaydı: 1- Kızılırmak Nehri’nin kavsi içindeki bölge, 2- Güneybatı Anadolu’da Batı Toroslar ve Göller Bölgesi, 3- Güneydoğu Anadolu’da Toroslar ve Antitoroslar Bölgesi, 4- Kuzeydoğu Anadolu’da Erzurum ve Trabzon illerini içine alan bölge.
Hitit İmparatorluğu Dönemi’nde, Anadolu yollarının güzergâhı hakkındaki bilgileri hangi kaynaklardan ediniyoruz?
MÖ 19. yüzyıl ortaları ile MÖ 715 yılları arasında, Anadolu’nun önemli bir kesiminde hüküm süren Hitit İmparatorluğu Dönemi’nde, Anadolu yollarının güzergâhı hakkındaki bilgilerimizi, a- Anıt, heykel, mezar gibi kalıntılara, b- Çivi yazılı tabletlere borçluyuz.
Hitit dönemi ana yollarının güzergahları nelerdir?
Bu dönemdeki ana yolların güzergâhlarının şu şekilde olduklarını tahmin etmekteyiz (Şekil 3.1): 1- Hitit Devleti başkenti Hattuşaş’tan hareket edip kuzey yönünde ilerleyen iki yol vardı. Bunlardan birinin Höyük-Çorum-Amasya’dan geçerek Samsun’a ulaştığı tahmin edilmektedir. Kuzey yönünde uzanan ikinci yolun ise Höyük’ten sonra, Karaburun-İskilip-Boyabat üzerinden Sinop’a ulaştığı, hatta Sinop ile Samsun arasında da bir sahil yolunun bulunduğu kabul edilmektedir. 2- Hattuşaş’tan doğu yönünde ilerleyen iki yol daha izlenebilmektedir. Bunlardan ilki Zile-Turhal üzerinden Gümenek’e; ikincisi ise Akdağmadeni yanından Sivas’a ulaşmaktaydı. Bu ikinci yol Sivas’tan sonra doğu yönünde devam ediyor olmalıydı. 3- Hattuşaş’tan batı yönünde ilerleyen yol, üç ayrı güzergâhtan Ankara’ya ulaşmaktaydı. Burada ikiye ayrılan yolun bir kolunun Sazılar Köyü üzerinden Afyon’a; diğer kolunun da Eskişehir’e devam ettiği görülmektedir. 4- Başkent Hattuşaş ile Hitit Devleti’nin ikinci büyük kenti Kanej arasında, Yozgat’tan geçen bir başka yolun daha olduğu tahmin edilmektedir. Ayrıca, Kanej’den hareket eden başka yollar da olmalıydı. Bunlardan birinin Sivas’a; diğerinin de Ekrek-Gürün-Darende üzerinden Malatya’ya yöneldiği; güneybatı yönünde giden bir üçüncü yolun da Kayseri’den sonra iki kola ayrılarak birinin Kilisehisar’a, diğerinin ise Konya’ya ulaştığı düşünülmektedir. Aynı şekilde Kanej’den hareket eden ve Güneydoğu yönünde ilerleyerek Cerablus’a ulaşan bir başka yol daha olmalıydı.
Kral yolu nedir ve sınırları nelerdir?
İlk olarak Yunan tarihçisi Herodotos’un sözünü ettiği Kral Yolu, Batı Anadolu’da, Salihli kasabası yakınlarındaki Sardes kentinden başlamaktaydı (Şekil 3.1). Anadolu’yu baştan başa kateden bu yol, Pers İmparatorluğu’nun merkezi Susa’ya ulaşıyordu. Herodotos bu yoldan söz etmekle birlikte, yolun izlediği güzergâh hakkında ayrıntılı bilgi vermemektedir. Lydia Krallığı’nın yıkılışından sonra (MÖ 546) Anadolu, Kyros’un egemenliğine girerek Pers İmparatorluğu’nun bir parçası hâline gelmiştir.
Kral Yolu hakkında sahip olduğumuz bilgiler sınırlıdır. Bu nedenle çeşitli araştırmacıların kabul ettikleri 3 ayrı güzergâhtan en çok kabul göreni, Anadolu’nun doğal sınırları içinde şu noktalardan geçmekteydi: Sardes-SivrihisarGordion (Sazılar Köyü)-Ankara-Turhal-Gümenek-Sivas-Malatya-Diyarbakır. Diyarbakır’dan sonra yol güneydoğu doğrultusunda devam ederek Ninova, Babil üzerinden Susa’ya, oradan da Persepolis’e ulaşmaktaydı. Kral Yolu, Frigya Bölgesi’nden (Afyonkarahisar’ın kuzeyi) geçerek Kızılırmak’a ulaşmaktaydı. Yolun bu kesiminin uzunluğu 94.5 parasang/fersah (1 parasang=6km) idi. Kızılırmak aşıldıktan sonra Cappadokia bölgesine (Nevşehir dolayları) ulaşan yol, buradan sonra Cilicia bölgesini (Çukurova bölgesi) katetmekteydi. Fırat Nehri’ni aştıktan sonra Anadolu’nun doğal sınırları dışına çıkan Kral Yolu’nun, Sardes’ten Susa’ya kadar uzunluğu 450 parasang (450x6=2700km) veya 13.500 furlong (1 furlong=201m) idi ve 90 günde katediliyordu.
Provincia Asia nereleri kapsar?
Provincia Asia’da: Pergamum (Bergama), Smyrna (İzmir), Laodikeia (Pamukkale), Apameia (Dinar), Dorylaion (Eskişehir), Amorium (Hacı Hamza Köyü).
Roma dönemi yollarının inşası nasıl yapılmıştır?
Roma İmparatorluğu, Ren ve Tuna nehirlerinden Afrika’da Büyük Sahra’ya, İngiltere adalarından, Anadolu’da Fırat Nehri’ne uzanan çok geniş topraklara sahipti. Romalılar bu geniş topraklar üzerinde çok gelişmiş bir yol sistemi kurmuşlardı. Bu yol şebekesi sayesinde, imparatorluğun her köşesi ile kolayca bağlantı sağlanmaktaydı. Roma devri yollarının inşasına ait ilk kayıt, MÖ 312 yılına tarihlenmektedir. Yol inşasına başlamadan önce yolun genişliğine karar verilir ve bu genişlikte bir şeridin toprağı kazılarak temel açılırdı. Açılan temele malzemeler kat kat serilir, en üste sert ve düz taşlar sıralanırdı. Yolun kenarında ise yayalar için taş döşenmemiş bir kesim bırakılır ve bu kısım ile yol arasına kaldırım taşları döşenirdi. Yollar, yaklaşık 4m50cm genişliğinde inşa edilirdi.
7. yüzyıl başlarında, Bizanslılarla Sasaniler arasında uzun süren savaşlar neye yol açmıştır?
7. yüzyıl başlarında, Bizanslılarla Sasaniler arasında uzun süren savaşlar oldu. Bu savaşlar yüzünden, İran, Basra Körfezi ve Suriye’den geçen ticaret yollarında güvenlik sağlanamayınca, Kızıl Deniz ve Mısır güzergâhı önem kazandı. Bu yüzyılda ortaya çıkan İslamiyet’in hızlı yayılışı ve İslam ordularının her yıl Anadolu’ya düzenlediği yaz ve kış seferleri, Anadolu’nun iktisadi hayatını etkiledi. Güneydoğu Anadolu ile birlikte, ticari yolların tümü İslam ordularının eline geçti. 9. yüzyılda denizcilikte deneyim kazanan İslam denizcileri, Hint Okyanusu’nda ticareti ellerine geçirdiler.
Osmanlı dönemindeki Anadolu'daki tali yollar nelerdir?
Tali Yollar 1-Kuzey Kervan Yolu: İstanbul’dan başlayan bu yol, Anadolu’yu boydan boya katedip İran’a ulaşmaktaydı. Sapanca’dan sonra Mudurnu, Bolu, Amasya güzergâhını izleyerek Tokat, Şebinkarahisar, Aşkale üzerinden Erzurum’a ulaşan yol, Doğubeyazıt’ta bugünkü Türkiye sınırlarını terk etmekteydi. 2-Ankara Yolu: Sapanca, Geyve, Göynük güzergâhını izleyen yol, Beypazarı üzerinden Ankara’ya, oradan da Kayseri’ye uzanmaktaydı. 3-Buca-İzmir Yolu: İzmit körfezini dolanarak Bursa’ya, oradan da Balıkesir, Akhisar, Manisa yoluyla İzmir’e ulaşmaktaydı. 4-Bursa-Çanakkale Yolu: Bursa’dan ayrılan bu yol, Dimetoka (Gümüşçay), Lapseki üzerinden Çanakkale’ye ulaşıyordu.
Osmanlı Dönemi'nde inşa edilen hanlar hangi gruplara ayrılır?
Osmanlı Dönemi’nde inşa edilen hanlar, 1- Menzil Hanları, 2- Bir Külliye İçinde Yer Alan Hanlar olmak üzere iki başlık altında incelenebilir.
Eyvan nedir? Selçuklu ve Osmanlı mimarisinde ne şekilde yeralmıştır?
Eyvan: Eyvan üstü çoğunlukla tonozla örtülü; üç tarafı kapalı, bir tarafı tamamen açık mimari birimdir. Selçuklu gerekse Osmanlı Dönemi avlulu hanlarının tümünde, avluya bir eyvandan geçilerek girilir. Bazı Selçuklu Dönemi örneklerinin avlusunda, giriş eyvanı dışında bir veya birkaç eyvana daha yer verildiği görülür. Hatta, Konya-Beyşehir yolundaki Kızılören Hanı’nda (1206), avlunun iki yan kenarının ikisine de yan yana sıralanmış eyvanlar yerleştirilmiştir. Özellikle Selçuklu Dönemi hanlarında, avlunun hemen daima revaklı oluşu nedeniyle, eyvana pek gereksinim duyulmamış olmalıdır. Osmanlı Dönemi şehir içi hanlarında da eyvana oldukça seyrek rastlanır
Osmanlı dönemindeki ısınma nasıl yapılmaktadır?
Isınma: Selçuklu hanlarında ısınma sorununun tandırlarla çözüldüğünü, hemen hiçbir Selçuklu hanlarında ocağa rastlanmadığını görmüştük. Osmanlı hanlarının ahırlarında, duvarlar boyunca yerleştirilmiş sekilerde ocaklara rastlanmaktadır (Resim 3.10). Ocakların zemini, seki zemininden az yukarıdadır. Ocak nişleri genellikle dikdörtgen profillidir ve bir yaşmakları vardır. İncesu Kara Mustafa Paşa Kervansarayı (1670-71) avlu revakında da ocaklar vardır (Resim 3.8). Ocaklı ilk Osmanlı hanı olan Issız Han’daki (1394) iki ocak, hanın orta sahını içinde yer almaktadır (Resim 3.11; Şekil 3.10). Dört bodur sütun üzerine oturtulmuş yaklaşık kare kesitli baca, ortadaki tonozu delerek dumanı dışarıya aktarmaktadır.
Osmanlı Dönemi'ndeki Rumeli'deki yollar kaça ayrılır?
Rumeli Yol Şebekesi Osmanlı Dönemi’nde, Rumeli’deki yollar çeşitli kollara ayrılmaktaydı. 1- İstanbul’u, batı Karadeniz sahilini izleyerek Kırım’a bağlayan Sağ Kol; 2- Balkanlar ve Orta Avrupa ile İstanbul’un bağlantısını sağlayan Orta Kol, 3- İstanbul’u, Yunanistan üzerinden Adriyatik Denizi’ne ve Arnavutluğa bağlayan Sol Kol olmak üzere üç ana güzergâh vardı.
Selçuklu hanlarında avlunun özellikleri nelerdir?
Hanlarda avlunun özellikleri: Avlusu olmayan, sadece ahır kısmından ibaret çok sayıda han örneği bilinmekteyse de Selçuklu hanlarının çoğunun birer avlusu vardır. Avlu, ahırın dar kenarlarından birine bitişiktir. Eni, ahırın dar kenarı ile aynıdır veya ondan biraz daha geniştir. Günümüze ulaşabilen bütün örneklerde ahır cephesi boş bırakılmış, bu cepheye herhangi bir mekân inşa edilmemiştir. Avlunun diğer kenarları üzerine hücre, revak ve eyvanlar yerleştirilmiştir (Şekil 3.7-3.8). Genellikle çok büyük olmayan hücrelerin tümü avluya açılır. Ahıra veya doğrudan doğruya dışarıya açılan hücre yoktur. Revak ve eyvanların ise bir kenarları avluya açılmaktadır. Yolcular, sıcak yaz günlerinde, yük hayvanlarıyla birlikte bu revak ve eyvanlarda dinlenirler, hatta geceyi geçirebilirlerdi. Avluda ayrıca, avlu girişinin içine açıldığı giriş eyvanının dışında, yan kanatlar üzerinde de eyvanlara rastlanabilmektedir (Şekil 3.5-3.6). Genellikle farklı kenarlar üzerine yerleştirilen revak ve hücrelerin, Zazadin Hanı’nda aynı kenar üzerine dönüşümlü olarak yerleştirildiği görülmektedir.
Vakfiyeye göre Selçuklu Dönemi'nde Han’da görevli memurlar ve görevleri nelerdi?
Vakfiyeye göre Han’da görevli memurlar ve görevleri şunlardı: 1- Mütevelli, Müşrif (Müfettiş) ve Nâzır’dan oluşan üçlü grup, kervansarayın vakıfları ve masrafları ile vakıfta görevli memur ve hizmetlilerin işlerini idare ve kontrol etmekteydi. Vakfiyede sözü edilmeyen bazı görevler ve hizmetler bu kişilerin sorumluluğuna bırakılmıştı. 2- Muzif ve Hancı adlarındaki iki memurun görevleri birbirine yakın görünmektedir. Muzif ’in, “hanın iç işlerini yönettiği, gelen yolcularla ilgilendiği, yolcuların yeme yatma ve diğer gereksinimlerinin karşılanmasından sorumlu olduğu” sanılmaktadır. Hancı ise yük hayvanları ile ilgilenmekte, ahır işlerine bakmaktaydı. 3- Havâyic Memuru (Emir-i Havâyic): Hanın erzak ve levazım işleri ile ilgilenmekteydi. 4- Baytar: Hana hasta gelen veya handa hastalanan yük hayvanlarına bakmaktaydı. 5- Atlı: Muhtemelen hanın ve vakfın işlerini görmekle yükümlüydü. 6- İmam ve Müezzin: Handaki mescitte namaz kıldırmak ve ezan okumakla görevliydiler.
Selçuklu Dönemi'ndeki hanlardaki hamamlar nasıldı?
Bazı hanların bünyesinde veya hemen yakınında, küçük bir hamama yer verildiği görülmektedir. Örneğin Kayseri Sultan Hanı’nın (Şekil 3.7), Karatay Hanı’nın ve Ak Han’ın avlu sağ kanatları üzerinde, küçük birer hamam yer almaktadır Ağzıkara Hanı’nın sağında, handan birkaç metre uzaklıkta, küçük, bağımsız bir hamam vardır (Resim 3.4). Konya-Afyon kervan yolu üzerindeki Sahib Ata Hanı ahırının hemen kuzeyinde, Vezirköprü-Boyabat yolu üzerindeki Durağan Hanı ahırının güneybatısında ve İncir Hanı’nın 200m kadar güneyinde de birer bağımsız hamam yer almaktadır. Teşkilatlı bir hamama sahip olmayan diğer hanlarda da yolcuların yıkanabilecekleri bir mekânın varlığından söz edilebilir. Nitekim yukarıda sözünü ettiğimiz, Aksaray Sultan Hanı’ndaki gruplanmış hücrelerden birinin, içinde yatılamayacak kadar dar olduğuna değinmiştik. İşte bu küçük hücrelerin, muhtemelen yolcuların temizlik ve tuvalet ihtiyaçlarına ayrılmış olduğu tahmin edilmektedir.
13. Yüzyıl'da Anadolu'nun ithal ettiği ürünler nelerdir?
Anadolu’nun İthal Ettiği Ürünler Kuzey ülkelerinden temin edilen esirlerin bir kısmı Anadolu’da pazarlanıyor, bir kısmı da Mısır’a ve diğer İslam ülkelerine satılıyordu. Lüks bir tüketim maddesi olan şeker, sıcak ülkelerde yetişen şeker kamışından elde edilmekteydi. Mısır, Şam ve Irak, şeker pazarlanan önemli merkezlerdi. Halk şeker ihtiyacını bal, pekmez ve meyvelerle giderirdi. Bizans, İran, Irak ve Mısır’dan çeşitli kumaşlar, özellikle de pamuklu kumaşlar (kutnî) ithal edilmekteydi. Çeşitli ülkelerden sabun ve kurşun satın alınıyordu
13. yüzyıl'da Anadolu'dan ihraç edilen ürünler nelerdi ve nerelere ihraç ediliyordu?
Anadolu’dan İhraç Edilen Ürünler Anadolu’dan İran, Irak ve Suriye’ye koyun ihraç edilmekteydi. İbn ül-Esir, Erzurum’dan İran’a, bir defada iki milyon koyun ihraç edildiğinden söz etmektedir. Bu rakam abartılmış görünse de canlı hayvan ihracının önemli olduğunu göstermektedir. Ham ve işlenmiş ipek de önemli ihraç malları arasındaydı. Anadolu’dan ihraç edilen ipekli kumaşlar, Seta Turchia (Türkiye ipeği) adıyla anılmaktaydı. Sivas’ta dokunan yünlü kumaşlar, Diyarbakır ve Kastamonu’da imal edilen Sahtiyanlar da önemli ihraç mallarıydı. Kuzey ülkelerinden getirilen Kıpçak, Rus, Çerkes esirler, Mısır’a ve diğer İslam ülkelerine satılmaktaydı. Güney Anadolu sahillerinden Mısır’a kereste ihraç ediliyordu. Batı ülkelerinde boya sanayinde kullanılan şap, vazgeçilmez bir maddeydi. Doğu ülkelerinde kullanılan boya maddeleri şap gerektirmiyordu. 13. yüzyıl sonlarından 14. yüzyıl ortalarına kadar Avrupa ülkelerinde kullanılan şapın tümüne yakını, Anadolu’dan sağlanmaktaydı. Şap ticareti Cenevizlilerin elindeydi. Kütahya’da çıkarılan şap Aksaray’da; Şebinkarahisar’da çıkarılan şap da Sivas’ta pazarlanmaktaydı. 13. yüzyılda, önemli ihraç ürünlerinden biri de halılardı. İlk örnekleri Orta Asya’da ele geçen ve MÖ 3. yüzyıla tarihlenen bu ilk düğümlü halıların bundan sonraki en eski örnekleri, XIII. yüzyıla tarihlenen, Konya’da ve Beyşehir’de bulunmuş halılardır. Anadolu’dan ithal edilen halılar, yere serilemeyecek kadar kıymetliydi. Batılı ressamların tablolarında resmettikleri halıların, masalar üzerinde örtü olarak kullanıldıkları veya duvarlara asıldıkları görülmektedir.
III. Haçlı Seferi ne amaçla planlanmıştı?
13. yüzyılın başlarında gerçekleşen III. Haçlı Seferi, Mısır’a geçmek üzere planlanmıştı.
Haçlı seferleri ve Selçuklu akınları nelere yol açmıştır?
Haçlı Seferleri ve Selçuklu akınları, uluslararası ticaret yollarını değiştirdi. Bu değişiklik sonucu İstanbul’un önemi azaldı. Doğudan gelen mallar, artık Anadolu içinden geçilerek Trabzon limanına taşınmıyordu. Latinlerin hâkimiyetindeki Suriye limanlarına bırakılan mallar, buradan İtalyan gemileri ile batı ülkelerine ulaştırılıyordu. İstilaya maruz kalmamasına rağmen, Trabzon limanının durumu kötüleşti. Hatta İstanbul ile bağlantısı bile zor sağlanır oldu. Bizans tahtındaki Komnenoslar, Venedik, Pisa ve Cenevizlilere geniş ayrıcalıklar tanıdılar. Böylece İtalyan tüccarlar, Karadeniz limanları dâhil Bizans limanlarında geniş ayrıcalıklarla özel mahalleler kurdular. Türkistan içinden geçen ve Karadeniz’in Kherson ve Matrakha limanlarına ulaşan malların ticaretini, İtalyan tüccarlar kontrol eder oldular.